Başımız sağ olsun… Soma’da bir lokma ekmek için Madende alın teri dökenler yine ihmaller zincirine takılarak aramızdan ayrıldılar. Gözlerimizde her zaman ki gibi timsah gözyaşları(Bu yetkililer içindir)
Benim namuslu, alın terine bir damla leke sürmeyen kardeşlerimin yüreği yaralı, bir lokma ekmek için alın terini merhameti ile yollara dizen, hem temiz hem de güzel yüreğinde taşıyan halkımız perişan.
Farkında mısınız etrafımız bir anda söz sahibi insanlar ile doldu. Söz ehli olduğunu sananlar bayağı her olaydan sonra çoğalıyor. İçi boş sözler ile konuşarak kof olduğunu meydana çıkarıyor.
Söz ağızdan çıktı mı yerini bulmalı. Kurnazlık şirretlik dolu söz içine, bir süslü söz tamam vicdanın temiz oldu, git rahat rahat yat uyu.
Şirretlik kurnazlık ile dost olmuşuz, kolumuza takmış onun ile geziniyoruz. Şirretlik, kurnazlık kolumuzda, yüreğimizde, sözlerimizde… Adımlarımızda…
Yeter artık , “söz” siz kendini ehil sananların arasında dilinde perişan oldu.
Düşman mıyız?
Hayır
Öyle ise yüreğimizde neden merhamet yok? Yüce Rahmanın gülümsemesinin izleri yok?
Bu kadar ucuz mu insanlık?
Kasa ile dolu para zafer midir?
Sözler prangalı diller de!
Duygular özgür olmayan gönüller de!
İşte soma
İşte sözler
İşte durum ortada
Bu sağırlık ile ölüm bizi nasıl karşılayacak bilen var mı?
Neden hep yıkarız?
Neden gönülleri sevgi ile inşa etmeyiz? Kucaklaşmayız?
Haydi, yüreğimizde yanan kor alev bizi yakan yutan duygularımızı tarumar eden bu acının adını söyleyecek olan var mı?
Bir damla mutluluk, bir lokma ekmeğin içine bu Zehir’i kim kattı? Söyleyecek olan var mı?
Madende çırpınan kanatların feryadını, soluksuz kalışını alev feryadını açıklayacak olan var mı? Geride kalanların feryadını duyan var mı? Bu mezar kazıyıcılarına mahkeme de hesap soracak imanlı bir yiğit yok mu?
Mehmet Aluç
Benim namuslu, alın terine bir damla leke sürmeyen kardeşlerimin yüreği yaralı, bir lokma ekmek için alın terini merhameti ile yollara dizen, hem temiz hem de güzel yüreğinde taşıyan halkımız perişan.
Farkında mısınız etrafımız bir anda söz sahibi insanlar ile doldu. Söz ehli olduğunu sananlar bayağı her olaydan sonra çoğalıyor. İçi boş sözler ile konuşarak kof olduğunu meydana çıkarıyor.
Söz ağızdan çıktı mı yerini bulmalı. Kurnazlık şirretlik dolu söz içine, bir süslü söz tamam vicdanın temiz oldu, git rahat rahat yat uyu.
Şirretlik kurnazlık ile dost olmuşuz, kolumuza takmış onun ile geziniyoruz. Şirretlik, kurnazlık kolumuzda, yüreğimizde, sözlerimizde… Adımlarımızda…
Yeter artık , “söz” siz kendini ehil sananların arasında dilinde perişan oldu.
Düşman mıyız?
Hayır
Öyle ise yüreğimizde neden merhamet yok? Yüce Rahmanın gülümsemesinin izleri yok?
Bu kadar ucuz mu insanlık?
Kasa ile dolu para zafer midir?
Sözler prangalı diller de!
Duygular özgür olmayan gönüller de!
İşte soma
İşte sözler
İşte durum ortada
Bu sağırlık ile ölüm bizi nasıl karşılayacak bilen var mı?
Neden hep yıkarız?
Neden gönülleri sevgi ile inşa etmeyiz? Kucaklaşmayız?
Haydi, yüreğimizde yanan kor alev bizi yakan yutan duygularımızı tarumar eden bu acının adını söyleyecek olan var mı?
Bir damla mutluluk, bir lokma ekmeğin içine bu Zehir’i kim kattı? Söyleyecek olan var mı?
Madende çırpınan kanatların feryadını, soluksuz kalışını alev feryadını açıklayacak olan var mı? Geride kalanların feryadını duyan var mı? Bu mezar kazıyıcılarına mahkeme de hesap soracak imanlı bir yiğit yok mu?
Mehmet Aluç