Bu Blogda Ara

12 Eylül 2015 Cumartesi

Ayrılıp giderken geride bıraktığımız yüreğimizin bir parçasıdır.



    Hiç düşündük mü bilmem bir yerde üç beş yıl kaldıktan sonra, terk etmek zorunda kalınca arkamızda bıraktığımız izlerimiz, gülüşlerimiz mi yüreğimiz midir? O kaldığımız yere kendimizden bir şeyler katsak o güzelliği arkamızda bıraksak ta galiba geride bıraktığımız yüreğimizin bir parçası galiba... Geride bıraktığımız düşünceye mutluluk huzur kattığımızla beraber, terk edip giderken bizsiz bir sokağın başında bizsiz kalan yüreğimizin bir parçasıdır arkamızda bizden ayrı kalan,  bizden ayrı kalan yüreğimizin bir parçası, bir daha ne zaman kavuşacağını bilmeden sessizce ağlayan ve ardımızda kalan...

   Ne gariptir şimdiye kadar hiç böyle düşüneniniz oldu mu bilmem? Kaldığımız o beldede kendimizden o kadar şey kattık ki, oradaki insanlardan o kadar çok güzellikler aldık ki, en sonunda yolcu yolunda gerek diyerek, başka bir şehre gitmek gerekir, ayrılığın şafağında bizden ayrı kalan bir parçamız gözyaşı dökmeye başlar ama biz görmeyiz hissetmeyiz, ta ki yola çıkıp yol alıncaya kadar...

  Doldurduğun pınarlardaki bidonların suyunun boşaldığında, seni dolmak için beklediğini hayal ederken, geride bıraktığın o bir yanın gülümser, sokaklar adımlarınla adım atarken çocuklara gülümsediğini o anlarına hasret kaldığını düşünürken kaldırım taşlarına oturan çocuklarla beraber sana gülümser, kopmaz bir parçandır geride bıraktığın, yüreğinden kopan ve seninle arasında binlerce kilometre mesafede olsa kopmayan, gecenin karanlığını aydınlatan geride kalan yüreğinin parçasındaki umudun ışığıdır sokakları aydınlatan, sen terk edip gitsen bir daha dönmesen de seni hala orada temsil eden, gülümseyişinle orada yaşadığın insanlara hatırlatan, giderken senden kopan yüreğinin bir parçasıdır...

  Ah İnsanın, kendi elinde olmadan birden bire yaşadığı yörenin halkı ile gülümseyerek çok güzel deneyimleriyle elde ettiği mutluluk dolu anları, olguların geride ötesinde hiçbir zaman orada geride kalanların yaşamları hakkında varlığını bilemeyeceğini düşündüğü anda, unuttuğu bir şey var orada kalan yüreğimizin bir parçasıdır, her zaman bizimle irtibat halindedir, biz bir parça geride kalanları düşündüğümüzde esen ılgıt rüzgârlarla bize haber gönderen, gülümseyen insanların beyinde geçen algılar düşüncelerin huzurunu hissettirir geride yüreğim, bizde koparak kalan o parçamız... 
  
Kimileri şimdi buna anlamsızlık diye bilir, saçmalıkta diye bilir, şöyle sakin bir kafa ile bir düşünün bakalım, anlamsızlık mı, anlam mı dolu bu söylediklerim? Bu insanın toplumda yerleştiği yerdeki değerlerden kopamama duygusudur. Kendi gerçeği ve birlikte olmanın gerçek güzelliğini bilmek ve görmektir. Selam ve dua ile

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-


Ağlamayı Öğrettin Giderken Bana



Günlük yaşamımı etkiledin iki gözümsün
Gönül bahçemde açan sen gülümsün
 Gönül bahçemde yine öten bülbülümsün
Tutarsız düşünceleri bırak sev beni
Tenha karanlık gibi karanlıklarda bırakma beni
Gözlerimde ağlamayı öğretme bana severim seni

Şimdi vakit seninle olmanın vakti
Söyle ayrılık fikrini kim aklına taktı
Ayrılık diyince zaten yüreğim yandı
Dön gel bak gel bir akşam vakti
Tenha karanlık gibi karanlıklarda bırakma beni
Gözlerimde ağlamayı öğretme bana severim seni

Dudaklarımda ismin dökülsün gülümseyerek
Hasret gözyaşları süzülmesin yanaklarımda
Yüreğim çölleri ayrılık dağında yalnızlığı yaşamasın
Geceler sensiz bitmez güneşim sensiz doğmaz odama
Tenha karanlık gibi karanlıklarda bırakma beni
Gözlerimde ağlamayı öğretme bana severim seni

Kul Mehmet'im sen yoksun şimdi yastayım
Dakikam günüm anım ayım sensiz kör karanlık
Söyle ben sensiz önüme nasıl bakayım
Hasret yüreğimde iken söyle sensiz nasıl güleyim
Tenha karanlık gibi karanlıklarda bıraktın beni
Gözlerimde ağlamayı öğrettin giderken bana
Söyle ben seni nasıl seveyim bundan sonra ben seni
Mehmet Aluç-Kul Mehmet



11 Eylül 2015 Cuma

Çalışmak Algılama Duyularımıza Göre Hareket Etmekten Kurtarır.

                          Çalışmak Algılama Duyularımıza Göre Hareket Etmekten Kurtarır



İnsan aklı ile topladığı verileri, kaynağı olmadan kendi aklı ile süzerse, topladığı düşünce verilerin gerçek değerini bulamaz, bulsa da yanılmaların ekseninde bir adım ileriye adım attırmaz. Karşımızda somurtarak duran kişinin neden somurttuğunu anlamamız için onun gözü bizde aklı bizde olmadığı için ilk görüşte anlamamız mümkün değildir asıl gerçek düşünce denilen gerçek olan göz ile herkesin kendi gördüğü gözü iledir sanılır ve yanılır, karşımızdakini anlamak için onun gözü ve fikri bizde olmalı ki ilk bakışta anlayalım, yok o ana sağımıza solumuza bakmadan anında kendi aklımızla apar topar gördüğümüz veya az bekleyerek, sanarak bilgi topladığımız aslında boş durduğumuz an, gördüğümüz an itibarı ile kendi aklımız, gözümüz ile olayın aslını bilmemiz mümkün değildir. Ya gidip kendisine sormalı, yâda onu yakından tanıyana sormalı... Yani bir anda algı denilen duyularımızla hareket edersek, bunun bir anda kendi topladığımız verilerle doğru olan olmadığını anlarız. Çünkü o anda somurtarak duran kişinin gözü düşüncesi bizde olmadığından, her zaman duyularımızla algı mekanizmalarımızla kendi fikrimizle hareket edersek yanılırız, yolda kalırız...


Yaşadığımız dünyada yaşamla ilgili türlü olgu ve belirtileri, nedenini kabulde, ilkeler bakımından inceleme, amaç taşımayan sadece kendi düşünce ve olguları ile kabul etmek yerine, nedenleri ile kabul etmede yaşanılan olguları yüreğinde taşıyan insanın düşünce yapısına göre hareket ederek ve ona sorarak ondan cevabı almaz ise, diğer insanlara sorarak araştırarak anlamaya çalışmak algılama duyularımıza göre hareket etmekten kurtarır, araştırarak doğru olanı bularak, karşımızdakini anlayarak yardımcı olmanın kapısını açar gönül ve düşünce kapımızı açar araştırarak öğrenme... Yoksa insan yok efendim ben az önce tam görmedim ama sanki o yöne doğru koşan ve sanki hırsızlığı o yapmış gibi hızlıca koşan o idi savı ile gerçek gözlemlere dayanmayan sözler ile karşımızdakini suçlayarak vebal altına girmiş oluruz. Belki o dediğin kişi arka kapıdan kaçan hırsıza yetişmek için kestirme olan yoldan ona koşmaya çalışan mağdur olabilir, ne bilinebilinir çıplak olan algı ile olayın aslını o anı çıplak gözlerimizle görmeden, görenden bilgi almadan yapılan her kaynağı belli olmayan, kendi anında ortaya çıkan düşünce ve savlarımızla ancak günah kazanırız, hüsran kazanırız, pişmanlık kazanırız.


Hani ne olur, kişi bir olayda tecrübe kazanmıştır yeteneği vardır, tam kesin olgu ve bulgular içermese de o doğru yola götüren bulgularla, kimseyi suçlamadan hayatı kolaylaştıran kendine has olan yetenek ile kimseyi suçlamadan, olayın aslına varana kadar sessizliğini bozmayan hep araştıran olayın özüne kadar inen insanlara her zaman ihtiyacımız vardır ve bu gibi kişilerin eksikliğinden dolayı hala yaşarken olayların gerçek yüzünü görmeden bilmeden anında birbirimizle savaşa girerek, gönülleri yıkarak, hala küs yaşamaktayız.

Fayda, vicdan, algılamada irade gücü araştırma gücü üçgeni ile yola çıkan az önce somurtarak oturanı somurtkanlığa götüren nedeni arayarak bulandır, yoksa somurtarak oturana neden somurtuyorsun sorusunu bağırarak soran değildir. İnsan dediğin böyle olmalıdır, böyle insanların çok olmasına ihtiyacımız vardır. Araştırmanın amacı karşımızdakinde hata bularak onu karalamak aşağılamak yerine, araştırarak o olaya giden yoldaki çarpıklığı yanlışlığı bularak o insana yardımcı olmanın hazını duymaktır ve böylesi insanlar çoğalmalı, çogalmalı çoğalmalı... 

Olayları çarptırarak, kaos çıkaranlar gibi değil, çalışarak kazanmanın farklılığı hissettirerek, olayın gerçekliğini kabul ederek ,onu çözmek için alternatif doğru yolları bularak, o yolu açarak tüm insanlara sorgulayarak araştırarak doğru hedefe varılacağını göstermek, hayatın bazen acımasız olduğunu bu acımasızlığı bizlerin meydana getirdiğini de hatırlatarak, kendi becerimiz ile övünmeden insanlara yardımcı olmak, sabit fikirlerden uzaklaşarak ,olması gereken insanlık ve insan olarak çalışmanın başarısıdır.

11-09-2015
15.05
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Geberir Gider Nefreti İle Habersizce.


Geberir Gider Nefreti İle Habersizce

laftan anlamaz yıkar gönülleri edepsizce
ülkemi işgale yeltenir söz söyler edepsizce
yıkmak ona hoş gelir yıkar kalleşçe yaklaşır habersizce
yüreğinde merhamet yoktur yıkar merhametsizce
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberiri gider nefreti ile habersizce


dünya yüklenirken nefret ile üçü beşi
dünyada nefretin var mı bir benzeri eşi
batar gönlünde nefreti ile olanın karanlık güneşi
Mehmetçiğim polisim serer yere o leşi
bilmezki vatanımda insanlar din kardeşi
vatan bayrak millet olunca göğsünde yanar cehennem ateşi
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberir gider nefreti ile habersizce


birlik beraberliğimizle vatan gönülden silinmez
namert olanın vahşeti kendini yakar bileğimiz bükülmez
vatan bayrak için milletimin asil duruşu var sanki görülmez
görmezlerse yıkılırlar birer birer Mehmetçiğin karşında eğilmez
gönlümüz vatan için siper,
imanımı biter sandın nurdan neferin yenilmez
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberir gider nefreti ile habersizce


ölümler çoğalır toprak utanır gökyüzünde yağar mermiler
sanma ki ey edepsiz kırıktır eller sana kalkmaz bu mübarek eller
dünya yüklenirken senin nefretini,
destek ile zalimin üçü beşi onlarda beşer
iman dolu sinemizle,
sizlerin nefretine leşten kazarız mezar onlarda sizinle göçer
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberir gider nefreti ile habersizce



kefeni giymişiz çıkmışız yola,
siz kimsiniz ki biçersiniz kirli ellerinizle nefret biçer
neslim gerçek ecdadım gerçek,
Çanakkale'yi unuttunuz galiba çiğnetilmez vatan ey köçek
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce,
geberir gider nefreti ile habersizce
Mehmet Aluç -Kul Mehmet-

10 Eylül 2015 Perşembe

Sevgi Gönüllü Kahramanlar Oldukça Sevgisizlik Yok Olmaya Mahkûmdur...


      

Sevgi Gönüllü Kahramanlar Oldukça Sevgisizlik Yok Olmaya Mahkûmdur.

Bir feryat değil midir sevilmediğimiz anda, gönlümüze sanki uzaydan düşmüş gibi düşen feryat ile sevgisizliğe feryat edişimiz? Yalnızlığın soğuk mahpus hanesinde kalışımız. Sanki bilinmezin bambaşka karanlık bir dünyanın boyutunda kalmış gibi hatta içine gökyüzünden düşmüş gibi hayretler içinde kalışımız, sevgi ile karşılaşacağımız beklentiler içinde sessizce yüreğimizde, kulağımızı tırmalayan feryat ile bekleyişimiz hayal kırıklığı değil midir?


Kim bu sevgisizliğin zincirini boynumuza doladı, bu karanlık bilinmezlik ortamında, bilinmez dünyanın ortasına çivileyerek yalnız bıraktı? Kim bilinmezliği ile şaşkın kalışımız, bizi bir çırpıda yutacağını yok edeceğini sandığımız sevgisizliğin korkunç gözleri ile karşı karşıya bıraktı? Sevgisiz kalmanın masumluğunda, çaresizliğimizle baş başa kalmamız bir vahşettir! Sevgiye doğru giden menzilde yolumuzu kaybettirenler, masum olmayan yüzleri ile sırıtırken, yüreğinde sevgiyi imanı ile koruyan kendi mutluluğu için değil, sevgiye muhtaç olanların mutluluğunu düşünen sevgi insanı babayiğit ile sevgiye giden menzildeki belirsizliği taşları dikenleri, yol levhasındaki işaretleri silenleri alaşağı ederek, temiz yüreğindeki imanın kuvveti ile alaşağı eden, sevda gönüllüsü ile sevgiye kavuşmak huzur duymak, sarılarak, bilinmez şehirlerdeki sürgün hayatın son bulması, sevgisizlik prangalarını boynumuza takanların soluksuz kalışı ile sevgiye doymanın hazzı ile o sevgi gönüllüsü kardeşimize sarılmanın hazzı saatlerce sürer...


Gözlerde mutluluk gözyaşları oluk oluk akarken, gülümseyen suratımız dan sinemize, Allah sevgisi ile kurumuş gönlümüzdeki güzelliklerin yeniden yeşermesinin taze nur çiçek kokusu ile sevgisizlik yalnızlık feryat son bulur. Sevgi gönüllü kahramanlar oldukça sevgisizlik yok olmaya mahkûmdur, edepsizlik yok olmaya mahkûmdur, temiz yüreklerin karanlık düşüncelerle işgali yok olmaya mahkûmdur... Taptaze hayallere, yıkılmışlık viranelikle talan edenlerin, soluksuz feryadı artık karanlık mezarların dibinde gelmektedir, zalimlik kokan akıbetleri ile saf yürekleri bir anlığına kandıranların soluksuz akıbetleri yerin binlerce altında kor alev yanarken kendileri ile birlikte, yeryüzünde yeniden gülümseyen yüzlerdeki sevgi ve imanın parıltısı dünyayı aydınlatıyor artık. Sevmek ve sevilmek işte bu kadar güzel ve muhteşem bir duygu ve hazdır. Sevmemek ve sevilmemekte işte bu kadar korkunç ve tarifi olmayan azap işkence ve yalnızlığın karanlığında yok olmaktır. Sevelim sevilelim, gülümseyelim masum yüzlerimizle, nefret ve kine yer vermeyen sevgilerimizle sevelim birbirimizi, gerisi zaten teferruat, gülümsememizle bizi takip edecek güzelliklerin ardımız sıra gelmesidir.

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Bahar Rüzgârları Gibi Gönlümde Essen

Ben seni sevmek
Sen beni sevmek için
Doğmadık ama
Birbirimizi aşk ile
Sevmememiz için
Engel olacak
Bir engel yok
Bir gece yürüyüşü ile
Gökyüzünde yıldızlar altında
Yan yana yürümemize
Engel olacak bir engel yok
Biz bu dünyada yaşamaya gelen
Aynı havayı soluyan
Aynı güneşten ısınan
İnsanlar değil miyiz?
Firari düşüncelerin
Kaygan zemininde yürüyerek
Yerlere yüz üstü
Düşmenin ne manası anlamı var
El ele gönül gönül gönül'e olmak var iken
Kaygan zemin yerine yalnızlığın
Hıçkırıkları ile
Gözyaşında boğulmaya ne gerek var
Ben seni sevmek
Sen beni sevmek için
Doğmadık ama
Birbirimizi aşk ile
Sevmememiz için
Engel olacak
Bir engel yok
Gökyüzünde kayan bir yıldız gibi
Gönlüne düşerek
Senin gönlünde
Yaşamama engel olacak nedir?
Bir karanlık köşede karanlık içinde
Beklemeye gerek var mı?
Gel gönüllerimizin ışığında
Karanlıkları
Aşkın ışığı ile boğalım
Gülümseyerek yarınlara varalım
Bir seher vaktinde
Açan çiçekler gibi
Gönlümde açsan
Bahar rüzgârları gibi gönlümde essen
Seni ben hep sevsem
Sana gülümsesem
Sen bana gülümsesen
Gönül soframıza
Güvercinler konsa
Ben seni sevmek
Sen beni sevmek için
Doğmadık ama
Birbirimizi aşk ile
Sevmememiz için
Engel olacak
Bir engel yok

Mehmet Aluç-Kul Mehmet

Düşünceler İman İle Vicdani Merhametli Bir Güzelliğe Sahip Değil İse Mutluluk İle Yarınlara Taşıyamaz..

Düşünceler İman İle Vicdani Merhametli Bir Güzelliğe Sahip Değil İse...

İnsan düşüncesinin belirli bir sınırı vardır, Yüce Allah c.c. verdiği sınırı aşamaz, onun verdiği bilgiden başkasını bilemez ve bilmesine de imkân ve olanak yoktur Yüce Dinimiz İslam'ın ışığı altında. Bilim ve teknoloji alanında kul çalışır başarıyı yüce Allah c.c. verir. Düşüncenin kulun düşüncesi ile ölçüldüğünde kesinliği hiç bir zaman yoktur, ışık aldığı yön İslam olur ise, kesin bilgidir, ama yok insanların değişken olan düşünceleri altında yol alıyorsa bunun kesinliği doğruluğu devam edecek diye bir kuralı yoktur.

Felsefi düşünce birleştiricidir diyenler kesinlikle yanılgı içinde olanların savunduğu bir savdır, düşünceler iman ile bir güzelliğe sahip değil ise o düşüncenin yani insan düşüncesinin bugün doğru dediğine, yarın yanlış diyen kulun düşüncesi bütünleştirici olamaz, ancak bir süreliğine olsa da bütünleştirir ama sonrasında, nefis ile olan kulun kendi çıkarına, uymayan bir hareket ile düşüncesini değiştirerek, ayrı yola girmesi her zaman mümkündür. Bütünleştirici olan Yüce Allah c.c.'ın, Nur Kuran'ı ve nur Sünnet ile onun ışığı iman bütünleştirici gönülleri aydınlatıcı düşüncelerin sarmalı ile sararak gülümseterek, gönülleri insan fikrini düzelterek güzelleştirerek bütünleştiren tek kaynaktır. Felsefe veya düşünceler zihne yönelik olsa da ölümlü olan insanın düşüncesi ancak zihinde bulantılara ve kendi çıkarı doğrultusunda, yön vererek kendi çıkarı doğrultusunda olaylara yönelmesini sağlar.


Bilimler İslam ile buluşmadığı takdirde, bilimin felsefi veya insan düşüncesinin yol gösterici olduğu savı ile yanlış yola girmesine, "nefis, şeytan, çıkar " üçgeni içinde insanları hüsrana uğratmaktan öteye taşımamıştır. İslam ile onun düşünce yapısı ile olmayan düşünceler " imanlı merhametli vicdan" üçgeni ile sarılan düşünceler insanlığa her zaman yol göstermiştir ve mutluluk ile yarınlara taşımıştır. Felsefi düşünce bilimi yönlendiren tek unsurdur savı her zaman değerini kaybetmiş, Yüce İslam dinimizin, ilim Çinde'de olsa gidin alın Nur Hadisi şerifi ile biz Müslümanları teşvik eden, bilimlere ilimlere yönlendiren tek kapı olması özelliği ile bizden geride olan diğer toplumlar yani batı her zaman bir adım gerimizde olmuştur bundan binlerce yıl öncesinde, bize ait olan ilim ve bilimi alarak, Müslümanları değişik ideoloji izimler altında kardeşi kardeşe düşürerek, ezilmesine sebebiyet vererek fakir düşürerek, zulüm ile elinde alarak, kendi ilmi bilimi diye bize yutturmalarına da inanacak değiliz. Her ne kadar fikirsiz olan düşünceler, felsefe ve bilim düşünceler ile birbirinden etkilenmez sansalar da, bu yalan ile sadece kendilerini kandırarak, insanları kandıracaklarını sanmaktadırlar. Felsefi düşünce veya insanı düşünceler ile etkilenerek, insanların sonunu getiren bilim buluş ile insanlığın sonunu getirmeye çalışan batı, ilim bilim ile insanların mutluluğunu temel alan İslami buluş ve ilim arasındaki fark bu kadar açık ve nettir. İnsanın sonunu hazırlayan batının bilimi ilmi(Atom bombası),İslam'ın merhameti vicdanı ile insanların sağlığı için uğraşmayı emreden İslam'ın model olduğu bilim ve ilim...

Akşemseddin : ( 1389 - 1459 ) Pasteurdan önce Mikrobu bulan ilk bilim adamı. İstanbul'un fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet' in Hocasıdır

Ali Bin Abbas : ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin (Hipokrat) Doğum olayı görüşünü kökünden yıktı.

Ali Bin İsa : ( 11 yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren Müslüman bilim adamı.

Ali Bin Rıdvan : ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metotlarını öğreten İslam âlimi.
Günümüzde bunları bilen var mıdır benim gibi, hayır... Şimdilerde hep batı bilim ve ilimde önde, Müslümanlar beş adım geride... İşte merhamet ve vicdan ile bizim ilim ve bilimimize İslami düşüncede olanlar katkı sağlamış, kendi felsefi farazi düşünceleri ile olanlar ise insanlığın sonunu getiren ve bizdeki bilim ve ilimi çalarak, kendi bulmuş savı saçmalığı ile yutturmanın hala peşindedir. Diyeceksiniz ki peki Müslümanlar neden sahip çıkamadı? Tarihte Müslüman olarak görümlü o kadar imansız zalim fikirli, batı hayranı insanlarımız vardı ki, Müslümanları kardeş kavgası ile değişik zulüm altına alarak oyalamanın sonucunda parça parçaya bölerek ortada bırakılmamız, kalmamız sonucunda-Hala ümmet olarak birleşememizin sonucunda- her şeyini kaybedenler olarak hala, İslami düşünce yapısını benimseyerek hayatımıza tatbik edemediğimiz için böylesine geride kalarak, batının etkisi ve prangası altında yaşamaya devam ediyoruz...Vesselam...Selam ve dua ile...

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Bizim merhametle yaşadığımız hayattır



Bizim merhametle yaşadığımız hayattır
Sizin nefretle yaşadığınız hayat değildir
Nefret çukurunda yok olmanızdır
Kendiniz nefes alıp veremezsiniz
Ama biz kendimiz nefes alır veririz
Gökyüzünde uçan kuşlar
Gökyüzünde esen rüzgâr
Gibi özgürüz
Sizler nefretinizin esiri olmuş
Zavallı insanlarsınız
Bizim merhametle yaşadığımız hayattır
Sizin nefretle yaşadığınız hayat değildir
Sizin
Bahar ayınızda kış
Kış ayınızda kış size
Her ayınız kış sizin
Bizim gibi mevsimlerin
Tadını kokusunu alamazsınız
Biz herkesi severiz herkeste bizi sever
Siz kendinizi seversiniz
Sizden başkası
Sizi sevmez
Mektup yazar gibi
Gönüllere aşkı merhameti yazarız
Herkes açar okur
Sizler nefret kokan kaleminizle
Sayfaları
Kokutursunuz
Yanınıza yaklaşan olmaz
Bizler acıyı sancıyı biliriz
Merhem oluruz
Sizler acıyı sancıyı
Yaşatırsınız
Sonra acınızla baş başa kalınca
Merhem ararsınız bulamazsınız
Bizim merhametle yaşadığımız hayattır
Sizin nefretle yaşadığınız hayat değildir
Bizim yüreğimize aşk değiyor
Sarıyor
Sizinkine nefret değiyor
Kanatıyor
Bizler gökyüzüne bakıyoruz
Sizler bakmaya korkuyor
Geceleri
Kendi karanlığınızdan bakıyorsunuz
Kısacası mısacası
Uzuncası doğrucası
Bizim merhametle yaşadığımız hayattır
Sizin nefretle yaşadığınız hayat hayat değildir
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-


9 Eylül 2015 Çarşamba

Ağlama Ey Kalbim Sen Gülümse...



Ağlama kalbim
Paramparça etse de
Yârin vefasızlığı
Sen merhametinle yıkılma
Bırak
Vefasızlıkla gezen
Sevgili yıkılsın
Gözyaşlarına
Hasret dolsa da
Ağlarken
Yüreğin parçalansa da
Geceleri yalnız kalsan da sen üzülme
Hasreti kalbine dolduran
Vefasız yar
Hasretin karanlığında kaybolsun
Sen gülümse
Merhametin sana yeterde artar
Sen dağ gibi yüreğinle
Umutsuzlara umut ol
Merhametinle gülümse
Gülümset
Yıkıntılar altında
Çaresiz kalanlara
Çare ol gülümseyen yüreğinle
Yıkılma
Ağlama ey kalbim
Sen gülümse
Gün gelir vefasızlığı
Sevgisizliği aklına düşer yârin
O da senden daha fazla
Paramparça yıkılır
Ama senin gibi doğrulamaz
Çünkü sende merhamet sevgi var
Gözyaşlarında yangın var
Bırak yansın
Yüreğinde
Vefasız yâre ait
Ne varsa yaksın
Kül etsin
Yıkılma
Ağlama ey kalbim
Sen gülümse
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Artık sen gelsen de ben gülmem...


Artık sen gelsen de ben gülmem

Gönül haneme hançer vurdun
Aşk bülbülü öter mi bilmem
Bir gün gelip halimimi sordun
Artık sen gelsen de ben gülmem

Goncanın kokusuna zehir ektin
Sabır yolunda vefasızlığınla mezar eştin
Nasip beklemem artık zalimlik ile güldün
Artık sen gelsen de ben gülmem

Vuslata çile yükünü ekledin
Ufukta doğan güneşi kahır bildin
Sana gül dedim öldür mü dedim
Artık sen gelsen de ben gülmem


Kul Mehmet'im duyar Mevla'm sesimi
Yırttım artık bende duran yırtık resmini
Görmek istemem artık gülümsemeyen cismini
Artık sen gelsen de ben gülmem
Mehmet Aluç-Kul Mehmet- 

İman Mürekkebi İle Yazılmış Sözlerim.

İman Mürekkebi İle Yazılmış Sözlerim

Vicdanı olmayanın yanında çıkarınız için olmanız, vicdansızın yarın size vicdanlı davranacağı anlamına gelmez, iyi düşünün!"Vicdanı olmayandan, vicdan beklemek sadece Aptallıktır"

Fikirsizin fikri şu anda revaçta diye, çıkarınız için yanında olmanız, yarın sizin fikrinize sıcak bakacağı anlamını taşımaz, iyi okuyun "Fikirsiz" olanda, fikirli olmasını beklemek yanınızda olmasını düşünmeniz sadece sizin "Aptalca düşünce içinde olmanızı sağlar".

Vicdanlı merhametli ile her zaman yola çıkan hiç bir zaman kaybetmezsin, hep kazanırsın. Hatta o merhametli vicdanlı olan önce senin mutluluğunu düşünür sen mutlu olursan o işte o an mutlu ve mesut olur.

Hayalleri olan ve yalnız başına kalan için, henüz çok erken ya da artık çok geç olduğunu söyleyen kişi, mutluluğu için uygun vaktin henüz gelmemiş ya da artık geçmiş olduğunu söyleyen kişi, merhametli olan vicdanlı olanın yanına varırsa, o hayalleri kısa zamanda gerçekleşir, gerçekleşmese bile peşinde yürümeye devam etmesi sağlanılır, Merhametli ve vicdanlı olanlar mutlulukla gülümseyen ve gülümseten hayaller kurar ve kurulmasına yardımcı olur. Çünkü mutlu gülümseyen hayalleri olanı gülümsetmek, kendisini ve ülkeyi gülümsetmek anlamına geldiğini çok iyi bilir, neden mi bilir çünkü gönlünde Nur Kur'an ve Sünnetin vermiş olduğu iman'ın nurdan ışığı, yıkılmaz kalesi merhametli yapısı vardır ondan iyi bilir ve çok iyi anlar.

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Boş Anları Dolu Dolu İmanlı Düşünce Ve Fikir İle Doldurmadıktan Sonra, O Boş Anları Fikirsiz Fikirler Rahmani Olmayan Şeytani Fikir Ve Düşünceler Kaplar.



Düşünce fikir söze değil, eyleme dayanır. İnsan, boş vakitlerini can sıkıntısından kurtarsın diye başvurmaz insan düşüncelerine diyen veya savunanlar, boş anları dolu dolu imanlı düşünce ve fikir ile doldurmadıktan sonra o boş anları fikirsiz fikirler, Rahmani olmayan, şeytani fikir ve düşünceler kaplar ve insanı boş olan, hiç bir yarar sağlamayan işlerin peşine sürükler... Felsefe veya düşünce yapısı, ruhu iman var ise içinde çok güzel bir kalıba döker, yaşamı düzenler, eylemleri doğru yola koyar, güven içinde gülümseterek ve insanları da gülümseterek hayat dümenin başına oturup tehlikeli dalgaların arasında çırpınan gemiyi hayatı yönetir. O olmadan yani fikir düşünce veya felsefi düşünce içinde imandan kalıplar kılavuzluk eden ana hatlar yok ise, o zaman hiç kimse korkusuz, güven içinde yaşayamaz.

Çünkü güvenlik ve huzur sağlayan iman ve onun kılavuzluğunda ki merhametli yaşam düşünce ve fikirleridir Nurdan Kur'an ve sünnetin ışığıdır iman, düşüncelerde, fikirde imanın sardığı kapladığı fikir düşünce yapısı yok ise, kaos vardır huzursuzluk vardır, yarına mutlulukla götüren mutluluklar hiç bir zaman yoktur! İman, insanı vicdanın kapısına kadar götürür ve vicdanı kalbinize almanızı merhameti almanızı sağlar, vicdan yoksa merhamet yok ise, o insan veya düşünce veya fikirleri olanın yanında onu korumanız veya destek vermeniz ile doğru olanı vicdanı merhameti yıkmanız durumunda, yarın o vicdansız fikir ve düşüncelerin sizi saracağını koruyacağını sanmanız sadece" aptallıktır" yarın sizi de yıkarak sadece kendi fikrini hayata geçirmek için, vicdansız vicdanı fikirsiz hareketi ile yıkarak yok edeceği eylemler ile olmayacağını beklemeniz sadece aptallığınızın sonucunda sizi de yıkarak yok ederek her istediğini yapamayacağı gerçeğini değiştirmeyecektir.

Siz amacınıza ulaşmak için merhametli olan düşüncedeki insanı fikri yıkarken, merhametsiz olandan nasıl yarın merhamet umabilirsiniz? Vicdanlı olmayan vicdansıza destek vererek amacınıza bir an ulaştığınızda, vicdansız ile yan yana olduğunuzda, yarın vicdansız olandan nasıl vicdanlı olmasını bekleyebilirsiniz? Bir düşünce yapısında imana yer yoksa onun sizi geleceğe mutluluk içinde taşımasını boşa beklemeyin, sizi yarı yolda bırakacaktır çünkü o imansız olan düşünce peşinde gidenlerin düşüncelerinde iman ve merhamet vicdan olmadığı için sadece kendi çıkarını düşünen insanların, diğer insanların mutluluğunu düşüneceğini sanmayın yanılırsınız. 

Fikir ve düşünce veya felsefi düşünce içinde Nur Kur'an Nur Sünnet var ise imanda vardır, iman ile beraber vicdan ve merhamette vardır, işte o zaman yarınlara mutlulukla gidilir, huzur ortamı her an mevcut olur, çünkü onu takip edenlerde kalbinde yüreğinde vidan ve merhamet olacak sadece kendi mutluluğunu değil önce diğer insanların mutluluğunu düşünecek ve diğer insanlar mutlu olunca, kendiside mutlu olacaktır. İman ile merhamet ve vicdan bu kadar basit ve kolay anlaşılır bir hareket ve eylem yapısı ile tüm insanlığın mutluluğuna götüren bir eylem planıdır. 

Bundan gayrisi boş işlerle meşguliyet, mutluluğun kapısın açmayan, kapatan eylemler ve hareketlerdir. Seç beğen yaşa, ister yaşa, ister seç ol gönüllere ol paşa herkes olsun paşa yâda, yaşama mutlulukla huzursuzluk ile yaşa yok ol, seç seç beğen... Selam ve dua ile kardeşlerim.

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

8 Eylül 2015 Salı

Aşk İle Gel Mesafeler Ülkeler Şehirler Fetih Edelim Dedim...



Gönlünde beni oku beni bana anlat istedim, seni sevdim, anlat dedim beni bana, sende beni sevdim anlatayım dedim seni sana, seni sevmemi istemedin, seni sana anlatmamı istemedin, sevda yükünü almadın, hezeyanları aldın gönlüne terk ettin gittin. Sana yarınları mutlulukla gülümsetecek aşk yerine, hezeyanlarınla seni yok sayacak yarınlara koştun, sen bana beni öğret anlat dedim, bende seni sana öğreteyim aşk vadisinde dedim, kaçtın gittin.

Şehirlerimi sokaklarım mahallemi seninle kurdum, senin gözlerinle ışıklansın istedim, sen sessizliği yüklenerek, hezeyan ve hüsranların sokağına, şehrine sokaklarına koştun, avuçlarımda duamda hep sen vardın, inanmadın ya da korktun, masum olmayı seçmedin arzularının esiri oldun... Sende haklısın dünyada Leylalar mecnunlar kalmadı, Yusuflar, Züleyha'lar kalmadı...

Aşk sevda ile atmayan yürekler kaldı bu dünyada olsun biz farklı olabilirdik dinlemedin beni, hüsranların sana anlatır, çekeceğin kahrın karanlığının içinde... Olsun varsın Leylalar şehirde, mecnunlar çölde kalsın... Sol yanım boş olsa da, sol yanım hala sızlasa da, aşk meydanı hala benim, karanlık meydanlarda hala senin, arzularınla kurduğun şehirler senin, aşk ile kurduğum şehirler ise hala benim, senin arzularınla yıkılan dünyan yıkılınca hüsran içinde kalacaksın, koş gel benim dünyama orada yaşa ama bensiz yaşa, anla hatanı bil o zaman hatanı bil kıymetimi.Aşk ait gözlerinde sözlerinde ışık olmalı,yoksa boş gönülde boş olanla bir ömür hayat sürmez...

Aşk ile gel mesafeler ülkeler şehirler fetih edelim dedim,sen yalnızlığı keşif etmeye gittin.Ben kalabalıkların içinde yüreğinde aşk merhamet olanların şehrindeyim, sen yüreğine prangalar vuran yarını olmayan şehirleri seçtin gittin, ne diyeyim herkesin kendi seçimi, zorla güzellik olmuyor gülüm, sol yanım boş olsa da, sızım sızım sızlasa da, ben arzularını seçen değil Mecnununa, Leyla olanı arıyorum, bulamazsam da, Leyla olmaya aday olanı belki bulurum, belki oda benim gibi mecnununu arıyordur. Ben azdan çok olanı istiyorum, sen çoktan çok olanı istiyorsun, haydi rast gele, herkesin hayatı rast gele...
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-



Arkanda Gülümseyenler Kalmalı


Şöyle arkana
Gerine baktığında
Arkanda gülümseyenler kalmalı
Sana elveda demeden
Gülümseyen
Seni ardında
Gülümseyişinle takip edenler olmalı
Ondan sonra ölüm
Nedir ki gülüm
Geride kalanlara
Önden gidenlerle kavuşma değil mi?
Gülüm gül kokulum
Gurbet kahırdır
Diyenleri
Gurbet kavuşmaya
Hazırlıktır
Diye gülümsetmek
Kavuşmanın ilk
Kapısıdır diye
Gurbettekileri
Güldürtmek
Ağlayanları
Kavuşmanın
Vuslatın sahiline
Götüren olduğunu
Hatırlatmak var iken
Arkanda gülümseyenlere gülümserken
Ölüm nedir ki gülüm gül kokulum
Önden gidenlere
Arkadan gelenlere
Kavuşmak değil midir?
Gülüm gül kokulum
Hasretin
Yüreği yakan alevini
Alev değil
Özlemin kapısını olduğunu
Söyleyerek
Ağlayan gözlerdeki
Yaşı silmek var iken
Ölüm kaybetmenin zehri diye
Bilenlere
Gülümseyerek
Ölmek
Önden gidenlere
Arkadan gelenlere kavuşma diye
Söyleyerek güldürtmek var iken
Söyle gülüm ölmek nedir ki?
Kavuşmak değil midir?
Önden gidenlere
Arkanda gelenlere...
Şöyle arkana
Gerine baktığında gülümseyenler
Sana gülümserken
Arkanda gülümseyenler kalmalı
Sana elveda demeden
Gülümseyenler var iken
Ölüm nedir ki gülüm
Gül kokulum
Önden gidenlere
Arkadan gelenlerle
Buluşmak değil midir?
Pencere önünde
Menekşeler yetişirken
Umutlarını onunla
Yetiştir gülüm
Ölüm kavuşmak değil midir?
Gülüm gül kokulum
Üzülme
Seni bekliyorum
Geleceğini biliyorum
Ben beni bekleyenlere kavuştum
Sende kavuşacaksın
Sen pencerende
Gönlünde menekşeleri yetiştirmeye
Devam et
Gülüm gül kokulum

Mehmet Aluç -Kul Mehmet

Sen Sus Konuşma Konuşmak Sana Göre Değil

Sen Sus Konuşma Konuşmak Sana Göre Değil

Bir şey söyleme sen
Sadece sus
Konuşmak sana göre değil
Nefret kusarken dilinde
Kin alevleri gözünde yanarken
Sus sen konuşma
Sen yürüdüğünde
Gecenin karanlığında
Gecenin karanlığı senden beyaz
Yıldızlar altında doğduğu
İçin doğduğuna pişman
Kalbinde gizlenen
Nefret tohumlarını
Dilin ile ekme
Sen sus konuşma
Konuşmak sana göre değil
Sana yakışmıyor
Ayaklarının altında toprak
 Toprak olduğuna pişman
Altında nefretini taşıyarak
Ezdiğin için
Gölge gibi
Nefretini taşıdığın
Adımlarınla sokakları kirletme
Adım atma tertemiz sokaklarda
Gönül kapısı sevgiye kapalı
Nefret ile dolmuş taşmış
Mihrabı yıkılmış
Viran olmuş gönlün ile bakma dünyaya
Çek git
Binlerce metre yerin altına
Yo hayır
Yerin altına yazık
Sen en iyisi
Ziyankâr bakışlarınla
Utanmaz adımlarınla
Göm kendini
Boktan bir mezara
Ancak oraya yakışırsın
İnsan yaşarken
Hiç utanmaz mı?
Hiç uyanmaz mı?
Nefretin uykusunda
Hiç uslanmaz mı?
Kendine aynadan bakarak
Nefretini görerek
Yaptıklarını görüp
İnsan hiç yanmaz mı?
Pardon insan dedim
Sen değilsin ki insan
Sen sus konuşma
Bir akarsu görüp
Akan berraklığında
O billur sesinden etkilenmez mi?
Doğru yine unuttum
Sen insan değilsin
Nefreti
Kini ile gezen
Bir ceset torbasısın
İnsanlara
Kendisine
Topluma faydası yerine
Zararı olan
Bir yaratıksın
Adı sanı bilinmeyen
Canı sevmeyen
Cananı sevmeyen
Kendini sevmeyen
Zaman döner devran döner
Ecel gönül evine girer
Feryadı ile gönül evine ateşler düşer
Yaşadığın
Taşıdığın candan bıkarsın
Ağlarsın yolda kurtaran arasın
Ne gelen olur ne giden
Azabınla hoş vakit geçiresin
Haydi, ye ye bitmez azabın
Afiyet olsun sana

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç