Bu Blogda Ara

24 Ekim 2015 Cumartesi

Yolumuz Hak Peygamberimiz Hak...



Ey insanlar canlar İslam bize dindir
Onunla cümle kullar gülendir
Ömür dediğin bir gün bitendir
Yolumuz hak Peygamberimiz hak
Gülüşü ile ahirete gidenlere bak

İslam ile yollar birbirine varır
İslam’la cümle gönüller sarılır
Yaralarda merhametle sarılır
Yolumuz hak Peygamberimiz hak
Gülüşü ile ahirete gidenlere bak

İslam olsun gönülde gönül paslanmasın
Gönül nefisle şeytana yaslanmasın
Tek başına kul dertlerle baş başa kalmasın
Yolumuz hak Peygamberimiz hak
Gülüşü ile ahirete gidenlere bak

İslamsız gönül merhameti ne bilsin
İslam’ı yay ki gönüller sevsin gülsün
Nefret kin dersen yok olsun gitsin
Yolumuz hak Peygamberimiz hak
Gülüşü ile ahirete gidenlere bak

Kul Mehmet’im seyran eyle âlemi
Merhametle yaz tut sen kalemi
Göç vakti imanla göç eyle âlemi
Yolumuz hak Peygamberimiz hak
Gülüşü ile ahirete gidenlere bak

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Nur İslam Yolda Bizi Bekler



İslam yoksa gönülde ne arasın can canda
İslam yoksa nefret dolaşır her an kanda
Haydi, koşalım İslam’a canlar bulsun canı canda
Yoksa da nefretle yok oluruz bir anda

Gönlünde merhamet var aç bak sende
Dünya malına gönül verme bazen de
Güller açsın her adımında gülüşünde
Yoksa da nefretle yok oluruz bir anda

Nur İslam kollarını açmış yolda bizi bekler
Yol çıkalım haydi canlar yiğitler
Arkamızda ekelim gidişimizle gülücükler
Yoksa da nefretle yok oluruz bir anda

Kul Mehmet’im merhametle açılsın elin
İmandan başka söz söylemesin dilin
Gül Kokulu Peygamber ümmetiyiz bilin
Yoksa da nefretle yok oluruz bir anda
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-



İslam Nurunla Sar Beni...


Al ruhumu nur İslam nurunla doldur
Bu kul Rahman her zaman kuldur
Ömür dediğin bir nefeslik yoldur
Toprağa varmadan İslam nurunla sar beni

İçimde sadece nurun kalsın
Dünya malı yok olsun kaçsın
Merhametin çiçekleri açsın
Toprağa varmadan İslam nurunla sar beni

Gül Kokan nur Peygambere yolumsun
Gül kokulu Peygambersiz sözlerim kurusun
Adım atarken gül kokulu Peygambere sorulsun
Toprağa varmadan İslam nurunla sar beni

Kul Mehmet’im İslamsız yüreğim delik delik
Yık nefsini dinin önüne eyleme perdelik
Ömür dersen yolu kısa bir nefeslik
Toprağa varmadan İslam nurunla sar beni
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-


23 Ekim 2015 Cuma

Sana Bir Yayla Şenliği Tadında Gülücükleri Sundum…


    Ah ne diyeyim sevdiceğim, en sonunda nefret dolu bakışınla yüreğim orta yerinde çatlattın, ben mi gülmesini bilmedim, sen mi gülmesini bilmedin anlamadım! Galiba sen bilmedim, bilmiş olsaydın bana sen öğretirdin o çatık kaşlarını biraz düzelterek, vicdansız zalim! Kendime sana ait umutlarım hayallerim vardı, hepsini paramparça ettin ve gittin, benden önce mezara… Şimdi mutlu musun yerinde? Rahat mısın yattığın o yerde? Son nefesinden önce pişmanlığın yüzünden burcu burcu akarken, nefretinden yinede pişmanlığını söylemedin, soluksuz gittin, ne diyeyim ben şimdi? Kötü olana güzel mi diyeyim? Ağlatana güldürdü mü diyeyim? İnsan, bir ömür gönlünde sevgi ile sürünür mü? İşte ben peşinde gönlümde sevgimle, sürüm sürüm süründüm?
Şimdi yine yürek sızımla, seni mutlu edememenin azabı ile kaldım baş başa… Kalbime son mermiyi bu sızı ile sıktın ve gittin… Mısra mısra sana söylediğim şiirlerim, nasılda senin karşında vahşeti yaşamış kahr olmuşlardı, boynu bükük kalmışlardı benim gibi, şimdi mutlu musun yattığın o yerde? Gidenin ardında bunlar söylenmez ama yüreğime ağrı dağını oturttun…

    Her anımda sana bir yayla şenliği tadında gülücükleri sundum, sen o çatık kaşlarınla hep ret ettin, sende güzel bir şey sunmadın ve ben hala nedir maksadın öğrenemedim, gerçi binlerce defa sorduğumda sessiz kaldın! Bu halinle yıllarca değişirsin diye sana sabır ettim, ama en sonunda sabır taşımda çatladı, un ufak oldu! 

     Gurbette yorgun kalmış bir dilenci gibi hep peşinde koştum, elden ne gelir, çekmekten başka, belki dedim bir an düzelir, mutluluğu yaşar ve yaşarız dedim ama olmadı, şimdi yattığın yerde istediğin oldu mu? Olacağını hiç zan etmiyorum, biliyorum ki ağlatan ağlar, güldüren her zaman güler… Belki sevgim masum olduğu için ezildi ama önemli değil artık olan oldu, bu aşk sonsuza kadar seninle beraber mezara gömüldü ve bitti çok şükür… Gönül dostu Yunus Emre Ne güzel söylemiş:

          GERÇEK ERİN HALİNİ
Yalan söyler görmeyen, haberi gören bilir
Gerçek erin halini, yolda can veren bilir

Tatma gönülde kini, hoş tut gönülde miskini
Dünya ahiret ekini, ekip götüren bilir

Ademin toprağın dört ferişte götürdü
Suyunu neden kattı, yapıp yuğuran bilir

İsrafil ü Azrail, Mikail ü Cebrail
Kıyamet ne gün kopar, yarın sur uran bilir

Dokuz kırk yaşayan eylenmedi dünyada
Saati bir dem imiş, sohbeti süren bilir

Ölmez dirliği bulduran, evliya sohbetidir
Yunus dahi bilmezse, okunan Kur'an bilir

Gerçi sana söylediğim tüm sözler tükenmişti, şimdi bu sözleri sana ölmeden önce söylesem de boştu biliyorum, belki mezarda kulakların çınlar, çınlamaz ya beklim diyorum,ve kapatıyorum bu gönül sayfamı…
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Pişmanlık O An Olmaz...


Ey canlar kardeşler ecel gelir ölüm çiçeği açar
Her an insanlıktan kaçan insan sanmayın kaçar
Çiviyle çakılmış gibi bakar boş bez gibi yıkılır naçar
Pişmanlık o an olmaz önce olurdu eyvah kaldın biçare

Yanlarında kolların kalkmaz tabut kalkar şaha
Eyvah götürmeyin beni desende artık boşa
Zaman gelmiştir hesaba vermeye doğru koşa koşa
Pişmanlık o an olmaz önce olurdu eyvah kaldın biçare

Sırtında sıvazlardı düşman sana göre dostundu
Nerede onlar yoklar yanında bir anda yok olundu
Güç kuvvet dermanınla koşardın ne oldu nasıl yok olundu
Pişmanlık o an olmaz önce olurdu eyvah kaldın biçare

Hani koşacaktın nefretinle beraber yedi deryaya
Kalkardı nefretle yıktığın viranelerde kolun havaya
Şimdi koşuyorsun çaresiz cehennem denilen deryaya
Pişmanlık o an olmaz önce olurdu eyvah kaldın biçare

Kul Mehmet’im der ki insan nasihat meclisine gelmezse
Gönülde açan çiçeklerine merhametle su vermezse
İnsanı insan bilip onunla birlikte olup beraber gülmezse
Ecel gelir alır götürür cehenneme gülünmeze insan olmazsan
Pişmanlık o an olmaz önce olurdu eyvah kaldın biçare

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Ah O An Kerbelâ Değil Âlem Yandı...



Vakit mi cehennem elbisesi mi giymişti
Yez’it mi üstüne nefreti dünyalık edepsizliği ile birlikte giymişti
Zaman koşarken sona Hz Hüseyin’e,
 Gül kokan Resul’ün torununa doğru.
Zaman’a sona vakti kana bulayan merhametsiz gönüller,
Cehennem’den alev atına binmiş kendi alevlerinde yanmaya koşarken.
Zaman kâinata her daim dedesi gibi gülümseyen Hz Hüseyin’e gülümserken
Birazdan cümle Müslümanlar ve insanlarca acısını kalbinde silemeyeceği
O zalim ve melun zalimlerin vahşetine bir adım kalırken
Karardı gökyüzü kabardı, cehennem son sürati ile
Yolda nefreti ile cehennemin alev atına binerek koşanlara doğru
Ah Kerbela gönüller ismini anınca alevinle kavrulur
Ah kerbela ismin anılınca gözlerde yaşlar akar kurur
Ah yez’it ismin anılınca cehennemde alevler harlanır
Sanki sanki o an dünyayı kaplar o an alevi
Ah o an kerbela değil âlem yandı
Gönüller susuzluktan kavruldu
Merhametsizlikten kâinat kurudu
Ah olsaydık bir fırtına
O yez’itin suratına binler kumla dolsaydık
Ah yıldırım olsaydık bin yıldırım
O yez’it ve adamlarının kalbine hançer gibi saplansaydık
Ah yetişemedik gül kokan nebinin torunu
Ciğer paresi Hz Hüseyin’imize
Göğsümüzü parçalayarak siper olamadık
Yer yarıldı merhamet sanki silindi âlemde
Gönüller silindi bir anda sanki cehennem alevi sardı
Kanın toprağa damlamadan
Melekler seni kucakladı uçtular seninle cennete
Cennet gülüşünle nurlandı cennet sen meleklerin kanadında uçtun
Gül kokan nur dedenle buluştun
Cennet nurla doldu sen uçtun
Bizler nefretin önüne kalkan olamadık
Yanan yüreğimizin susuzluğunda kaldık
Cehennem alevinde yandık
Kavrulduk…
Eyvah ki eyvah
Artık bulunur mu bu dermansızlığa bir derman
Yolda gözünden alev saçanlara
Bulunur mu bir damla su söndürmek için
Gül kokulu Nur deden yolunda
Uğrarken Kerbela’ya
Gülüşün hala kumlarda parıldar iken
Yez’it'in feryadında her adımında kendisini yakan
Cehennem alevinin sıcaklığı kumlarda yanarken
Gülüşünde bir dem mutluluk alan bizler
Özlemine kanarken
Söz söylemez dillerimizle pişmanlığımızla seni anıyoruz

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Bir Dem Unutursam...



Yüreğimde bayat tüm sözleri atıyorum
Al benim gönlümü yar sanma unutuyorum
Gönülsüz çıktım sanma yola hep seviyorum
Bir dem unutursam yar bil ki ben ölüyorum

Al bu gönlümü yârim cihanı sen gül doldur
Sensiz bu gönlüm yârim inan aşksız hep boştur
Gönlümde aşkla uçan gönlündeki o kuştur
Bir dem unutursam yar bil ki ben ölüyorum

Canı dip diri tutan aşktır yar biliyorum
Aşkla dost olmazsam ben yârim gülmüyorum
Ne çare yârim sensiz ben yürüyemiyorum
Bir dem unutursam yar bil ki ben ölüyorum

Ölüm gelir alırsa senden kalsam toprakta
Gözyaşlarım inan ki dökülür yapraklarda
Arama başka yerde gönlünden uzaklarda
Bir dem unutursam yar bil ki ben ölüyorum

Kul Mehmet’im kefenim sen giydir de unutma
Üç günden fazla sen ne olur yârim yas tutma
Göz yaşınla mezarım sula yârim kurutma
Bir dem unutursam yar bil ki ben ölüyorum

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Songül'üm

Songül’üm



Beklerim yolunu yar gelmez
Yar gelmeyince yüzüm gülmez
Kış gününde beklerim yaz gelmez
Seni ben candan severim songül'üm


Ağladığımda gülen yüzümsün
Kış güzünde açan bahar gülümsün
Gülmeyen ömrüme gülen ömrümsün
Ben seni candan severim Songül’üm

Seninle kış günlerim yaz olur
Senin yanında gönlümde binler söz olur
Karanlık gecelerde gülüşün ay olur
Ben seni candan severim Songül’üm

Senden başka hangi yüze bakarım Songül’üm
Sen gönül bahçemde öten bülbülüm
Kırılan kolum kanadımsın ay gülüm
Ben seni candan severim son gülüm

Dertli halimden kin anlar Songül’üm
Yürek yanar kim söndürür Songül’üm
Gözüm pınar akar kim siler Songül’üm
Ben seni candan severim Songül’üm

Türlü dertlerim olur üzülürsün
Karşımda nazlı nazlı süzülürsün
Beni avutmak için tatlı sözler söylersin
Ben seni candan severim son gülüm

Benimle gözünde yaşlar dökersin
Gönül bahçeme çiçekler güller dikersin
Bilirim sende beni candan seversin
Ben seni candan severim son gülüm

Mehmet Aluç-Kul Mehmet
Eşim Songül’e ithaf ediyorum.





22 Ekim 2015 Perşembe

Dün Sana Sarılar iken Düşlerimin Pembe Okyanusunda…



    Zamanı mutlulukla doldurmak yerine, hala zamansızlığın boşluğunda kalan ikimiz, zamanın değerini bilmeden çivilenmiş orada kalmış bekliyoruz! Boşlukta kelimesizliğin arasında aciz sözlerin şemsiyesi altında hala neden beklediğimizde muamma! Dün sana sarılar iken düşlerimin pembe okyanusunda özgürce seninle gülümseyerek yüzerken, bugün ise yalnızlığına sarılarak ağlıyorum… Dün sana sarılırken neşeyle gülüyordum oysa bugün ayrılığına sarılarak derinden gözyaşı döküyorum… Hafızamda gülüşünle koskocaman yarınları düşlüyordum şimdi hiçliğin derin uçurumunda uçuyorum, ne oldu bilmiyorum birden ayrılık rüzgârına kapıldık Sen başka bir limandasın tek başına, ben ayrı bir limanda ayrılığın derinden zehirli oku yüreğimize saplamış bekliyoruz…
    Kim sapladı bu ayrılığın zehirli okunu yüreğimize acaba suç bizde miydi düşünürken bulamıyorum! Dün varlığımızla koskocaman dünyada mutluluğun vadisinde var iken el ele bugün yokluğumuz  ile birbirimize ıstırap çektiriyoruz… Oysa her gün mutluluğun sahilinde uyanırken aynı yastıkta, Birbirimize gülümserken nasılsın canım derken şimdi ayrı yastık ve yataklarda düşlerde ayrı kalmanın sahilinde gözlerim mutluluğu ararken hasretin sahilinde kumlara batmış, yürüyememenin zorluğunda kalan iki yabancı olduk…
   Suç ikimizdeydi galiba bir anda ayrılığın kapısını ellerimizle öfkemiz ve nefretimizle açtık sanki gülümseyen yarınların gülümseyen kalbine ayrılığın hançerini kendi ellerimizle sapladık oysa bir özür dilemek hata bende demek çok kolayken ikimizde yarınlarımıza sırtımızı dönerken hataların merkezinde ben kral sen kraliçe oldun, şimdi ikimizde gezdiğimiz o gülümseyen sokaklarda kaybolduk, bilemediğimiz o yabancı yarınların, yabancı bakışlarında kaybolurken, hayatımızdaki bu boşluğu doldurmak yerine boşluğun merkezine uçarak, boşlukların feryadında sağır kaldık. İkimizde geri dönmek için bir adım atmanın acizliğinde, umutsuzluğunda çamura saplanmış bekliyoruz hala! Gönlümüzdeki bu kara lekeyi silmek için sana koşsam seni bulur muyum bilmiyorum! Ya da yine sen bana gülümseyerek koşar mısın onu da bilmiyorum! Saplanmışım kararsızlığın ortasına hiçbir yana dönemiyorum, nereye baksam karamsarlık vıcık vıcık gözümün önünde bir adım atmamı engelliyor…
    Gidişinin veya ayrılışımızın bilmem bu kaçıncı Eylül’ü ne sen geldin, ne de ben sana gelebildim, yoksa bu hasret dolmayan çilemiz mi dolmasını mı bekliyoruz vuslata erişsin diye? Eğer öyle ise ben hala dönmeni bekliyorum ve sen bana doğru yürümesen de, ben sana doğru bir adım atarak yola çıkıyorum, sen beni beklemesen de, ben bu ayrılığı yüreğimde çözmek ve rahata ermek için çıkıyorum yola. Hiç olmazsa ayrılığın kapısın vuslata hatta visale ilk açan ben olmak için çıkıyorum, ilk sana yine yürüyen ben olmak istiyorum…
Mehmet Aluç-Kul Mehmet

21 Ekim 2015 Çarşamba

Gönülde İmanlı Sütunlar Yıkılmayınca...



Gönül imansız dirilmez bu dünya bu can içinde
Dünya imansız ayakta durmaz gönülde imanlı er olmayınca
Gök kubbe durur ayaksız bak gör imanlı gönüldeki sütunları
Nefret abad olmaz bu âlem de gönülde imanlı sütunlar yıkılmayınca

Adım adım imanlı erler dolaşır âlem de nefes için
Rüzgâr esse de nefretten yana yakar yıkar imanlı adımlardan olur yana
Can düşmez toprağa insan elinde bilmeyen bilmez yakar yıkar acımaz cana
Nefret abad olmaz bu âlem de gönülde imanlı sütunlar yıkılmayınca

Cümle dilde dolaşan dillerde iman sözleri bitmez
Son nefes bitmeden dilde gönülde imansız gönül gülmez
Baştan aşağı soyunsa da nefret kin için yol tutmaz imanlı er yolunda
Nefret abad olmaz bu âlem de gönülde imanlı sütunlar yıkılmayınca

Hak yoldan başka mutluluk yolu yok arama sen boşuna
Ararsan da hüsran içinde kalırsın sen nefret ateşinle yanarsın baştanbaşa
Birlikte birlik dirlik var ikilikte yol yok nefret ateşinde azap var kalırsın tek başına
Nefret abad olmaz bu âlem de gönülde imanlı sütunlar yıkılmayınca

Gir imanla gönüllerin denizine edeple hayâ iz var o can içinde
Seyir eyle âlemi gönül gözüyle merhameti bulursun bir adımda gülüşünde
Kul Mehmet’im bak canlar içinde canını bul cümle âlemin gönül bahçesinde
Nefret abad olmaz bu âlem de gönülde imanlı sütunlar yıkılmayınca
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Abad:  Şen, bayındır

Vaktinde Gönülden Sevmeyince



Kadir kıymet bilmeyince
Dökülür gözyaşların ince ince
Ne zaman geleceği belli olmayınca
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Kıymeti bilinir insan gidince
Kahrolursun böyle göz görmeyince
Ağlama artık giden gitti kendince
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Gideceği belli olur gönülden sevmeyince
Gece gündüz ona gülümsemeyince
Oda sen gibi ağlar gece gündüz gizlice
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Anlarsın o zaman belin bükülünce
Saçlarına aklar tek tek dökülünce
Anlarsın ağladığın da halin bilinmeyince
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Zaman artık gülmez olur sana
Hasret dokununca tatlı cana
Kimse uğramaz gönül denen hana
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Zamanında hiç böyle sevmezdin
Yüzünü görmeyi hiç istemezdin
Nefret dolu sözler söylerdin
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince


Hatan yüzünden sevginiz bitti
Gitmez sanırdın bak nasıl gitti
İşte nefretin canına tak etti
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlanılır böyle ince ince

Gelmez olur giden geri
Sen atmadın bir adım ileri
Kandırdı belki seni birileri
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Kahr olur sen kendince yaşa
Bir daha gönül’e olur musun paşa
Kendin yaptın kendin buldun otur taşa
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince


İstediğin oldu geldi korkulan başa
Şimdimi geldi aklına,
Gitmedin ardında koşa koşa
Şimdi seviyorum desende boşa
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince


Kul kendi yapar kendi bulur
Kader deme sakın boşa olur
Kul kendi saçın başın yolar savrulur
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Yaşarsın artık acı günleri
Yatamaz olursun geceleri
Kul Mehmet söyler bu sözleri
Vaktinde gönülden sevmeyince
Gidince ağlarsın böyle ince ince

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-


 06123562

Nasihat Destanı



Sermayemiz sevgidir
Yollarımız birdir
Gönüllerimiz hanidir
Ağlama gözlerim ağlama

Ağlayanımız tekdir
Rabbimiz birdir
İman birlik beraberliktir
Ağlama gözlerim ağlama


Sanılmasın gözler kördür
İnsan yüreğinden bellidir
Ölüm dersen ezeli taktir
Ağlama gözlerim ağlama


Nefret neyin nesidir
Nefret ölümün feryat sesidir
Rabbim her şeye kadirdir
Ağlama gözlerim ağlama

Bir gam ile ağlama
Yürekleri dağlama
Merhameti bırakma
Ağlama gözlerim ağlama

Giyin aşkı görün
Merhamete bürün
Merhametsiz sürün
Ağlama gözlerim ağlama

Yansın canın aşkla
Aşkın hali başka yavaşla
Zaman geçer uğraşla
Ağlama gözlerim ağlama

Yaptıkların hesabı var
Merhametsize dünya dar
Sen dostun yanına var
Ağlama gözlerim ağlama

Merhametli olursan can gider
Can giderse ismin güler
Güzellikler seninle gelir sanma biter
Ağlama gözlerim ağlama

Ayrı yola girme
İpe unda serme
İnsanı da öldürme
Ağlama gözlerim ağlama

Olmazsa paran pulun
Dostluk senin yolun
Merhametli olsun huyun
Ağlama gözlerim ağlama


Kınalı kuş gibi uç
Kimsede bulma suç
Ramazanda tut oruç
Ağlama gözlerim ağlama

Rüzgar da ürperip dağılma
Olur olmaza bağırma
Gerekli olanı savurma
Ağlama gözlerim ağlama

Akan ırmak götürmesin yüreğini
Namert yıkmasın bileğini
Söyleme hep kendi bildiğini
Ağlama gözlerim ağlama

Bırakıp gitme tek başına
Bak sen gönül yaşına
Hasret değmesin kaşına
Ağlama gözlerim ağlama

Gönlün dosta aksın
Millet gönlüne baksın
İnsanlığı millet taksın
Ağlama gözlerim ağlama

Gönlünü halk bilsin
Gönlünü önüne sersin
Hep ben bildin neden dersin
Ağlama gözlerim ağlama

Bir dem olur ziyana gider
Arif olan diğer yana gider
Erenleri ozanı Arif olanı,
Halk boşuna mı sever
Ağlama gözlerim ağlama

Erenlerin kapısında durulur
Şeytan iman ile vurulur
Beden cehennemde kavrulur
Ağlama gözlerim ağlama

Gamsızın yeri viraneler
Boştur onda gönüller
Gece gündüz boşa iniler
Ağlama gözlerim ağlama

Her dem var camiye mescide
İnsanı etme rencide
Gönlün varken bekleme mucize
Ağlama gözlerim ağlama

Bir dem olur ecel gelir
Ne varsa bıraktırır alır gider
Ömür dediğin gelip geçer
Ağlama gözlerim ağlama

Ozanların tatlıdır dili
Hiç bitmez onların pili
Onlardır gönüllere sevgili
Ağlama gözlerim ağlama

Zaman değil ömür biter
Zamanı dolan gelip gider
Merhametli olan sever
Ağlama gözlerim ağlama

Ömürde yollar bitmez
Seven ölse de gönülde ölmez
Sanma dünya sana yetmez
Ağlama gözlerim ağlama

Halka oyun eden hüsran bulur
Halka insanlık yol bulur
Merhamet dersen yol olur
Ağlama gözlerim ağlama

Her dem yüzün dön kıbleye
Düşün geldin gidersin nereye
Ozanlarla var bir adım öteye
Ağlama gözlerim ağlama


Kul Mehmet’im uzun oldu
Nasihat dersen çok oldu
Nasihatsiz kim yol buldu
Ağlama gözlerim ağlama
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-






Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç