İmkânsızlık İçinde Gönülde İmkânı Bulmak
İnsan bazen hayatın zorlukları karşısında öylesine zorlanıyor
ki çıktığı dik yokuşun bir düz yola çıkacağından emin olmazken birden düz yola
çıkıyor. Bu dik yokuş öylesine bir günde bazen bir ayda düzlüğe çıkamıyor.
Biraz sabır çaba özveri istiyor. Bu dik yokuşta bunlarla olmak bazen zordan öte
sanki imkânsız gibi oluyor. Hayat sana yürü derken, fikrinde düşüncende nefsin
fısıltıları içinde hayat denilen hücrende sanki bir adım atarak dışarıya
çıkamayacağını, nefsin arzu ve isteklerin bu telkinlerin benimle uzlaşı içinde
ol, ben ne dersem yap diye fısıldarken, senin iki koluna yapışmış tutmuş
jandarma gibi kollarında istediği yöne çekerek götürüyor sanırsın, sanmaktan
öte öylede oluyor! Karşında hayatın gerçeklerine giden kapıyı üzerine
kapatarak, kurduğu mahkeme de yargılarken bulursun! Sıraya dizilmiş çıkar
ilişkilerinin temsilcileri, bana ne diyen şirketin yöneticileri, aman sende
diyenlerin gözü açıkları beklerle seni yargılamak gerçeklerden uzaklaştırmak
için!
Tek suçun gerçeklere ulaştıran kapıyı açmak için az zorlaman,
onları terk ederek kurtulman! Ellerin de somut kanıt var, terk etmeyi gönülden
istemek, yalanlarından gerçek olmayan söylemlerinden bir an önce kurtulma
isteğin…Sanki gönlün bir avukat seni savunmak için bekliyor karşılarında güçlü
duruşuyla, lakin onların çoğunluğu bu işin zorluğunun kırmızı lambasını
yakarken, peş peşe sıraya dizilmişler seni içeride tutarak, gerçeklere ulaşman
engel olmak için yoğun çaba içindeler.
Diğer seyirciler onlara kanmış onların peşinde giden
seyirciler onların odaya girmesiyle ayağa kalkarken, bir tek sen ve gönül olan
avukatın kalkmıyor. Şaşırıyorlar…Salonda karışık hayret dolu şaşkınlık ifade
eden sözler yankılanıyor. ” Neyine güveniyor bu kaçınılmaz olandan”.
Tarafsızlık dersen arama bunlardan bulamazsın tek tarafları
kendi yanları! Bunlar varlıklarıyla günümüzde yankı yapmış popüler olmuşlar,
kitleleri peşinden sürüklüyorlar! Yükseklerde otursalar da alçaklardan daha
alçak görünüyorlar yaptıkları yanlışlıklarla haksızlıklarla…Karşıda oturan
çıkar ilişkilerinin patronu sanki ona “Aslanım aslan gibi kükreme, kedi gibi
miyavla gel yanıma otur dizimin dibinden, benden kurtulamazsın kaçışın yok, bir
kartal gibi seni yakalayarak kendime av yapacağım, bak etrafına görürsün
binlerce avımı!” Bir an ürperirsin bunca gördüklerinin karşısında, gönül sana
sakin ol dava bizim kazanacağız der…
Mehmet Aluç
Devam edecek İnşallah
2
Bütün hepsi bakışlarıyla seni esir almak için bakıyor,
kaçışın yok gibi. Senin gerçeği istemen ona ulaşman onları tahtından edecek
onlar için senin isteklerinin bir önemi yoktur. İğrenç değersiz birikimleriyle
seni geçeğin yolunda ayırmaktır tek gayeleri. İnsanı adeta parça parça yiyen
parçalayan adımlarıyla sana yaklaştıkça odan küçülüyor duvarların üzerine
yıkılacakmış gibi oluyor. Çürümüşlük kokan sokaklarda seni çürütmek değerinden
ne varsa yok ederek değersiz yapmanın peşindeler. Tam kendini savunmak için
izin istersin” Otur yerine hadsiz” diyerek karşı gelir kendileri hadsiz
olanlarca! Gönlün seni savunur, sunduklarının gerçekten çok ayrı apayrı
olduğunu söylese de mahkûm ederler bir ömür sürünmen için.
Bir anda hakikatin tek sahibi Yüce Allah C.C. Sığınırsın
“Rabbim ben bittim sen yettin” diye. Açılır mahkemenin kapısı büyük bir gürültü
içinde, yıkılır mahkeme platformular, koltuklar, çıkar ilişkisinin patronları
yöneticileri, benlik vs. Gelen aşktır ne varsa içinde atar dışarıya çöplüğe,
yerleştirir içine “imanı, hakkı, hak sevgisini, Resul sevgisini, kendisini,
insanı sevmeyi…Yıkar bencilliği çıkarı, tıkarı, sıkarı, bilmem kıçı dört buçuk
atarı… Artık oyun bitmiştir bir anda dik yokuşlar düz yola çıkmıştır, Rabbin
yardımıyla…Oysa onlar” Sanık ayağa kalk” demeden önce, aşk bağrı hak aşkıyla
dolu olanların yangını hakkın yardımıyla söndürmüştür. Biraz önce şaha kalkmış
egolarıyla kalkışmada bulunarak kendini bir şey sanalar yok olmuştur bir
anda…Hayat bu az sabır ister, az özveri çaba tabi ilk önce gerçeği istemek ve
aramak ve yola çıkmak, Vesselam.
Mehmet Aluç