Bu Blogda Ara

30 Nisan 2016 Cumartesi

İman Ederek Hayatın Ve Yaşamın Sırrına Ermek-3-

 
 
Nafile bekleyişle gönüllerden uzak kalan ey kul neden boşu boşuna, boş olanı beklersin, kaçarsın insanlardan? İnsanları saracak kolların mı kırık gönlün mü yerinden söküldü? Gülümsemen hani nerede, kim çaldı nasıl çalınmasına izin verdin ey kul? Haydi, gelin, Cennet kokusu imanın gereği olarak bir birimizi sevelim saralım, âlemi cennet kokusu sarsın Kâinat cennet koksun bu dünyada… Bizler canız cana can olan, dermansız kalana derman için koşan, derman olmazsa da gülümseyen, dermanın yolunu arayan… Biz birbirimizden ayrılamayız, bu imanımızın gereğidir…
Sevmek Allah c.c sevmek Nur Kur’an’ı Nur Resulü ve insanları sevmek kendini sevmek dünyayı sevmek… Dünyayı esir olacak kadar değil, ahiretin tarlası olarak bilmek ona göre ömür tarlasına, imandan merhametten tohumlar ekmek ve yetiştirmek ve insanlığın faydasına sunacak kadar sevmek, fazlası insanı esaret altına alarak insanlığını unutturuyor. Nur Peygamber ne güzel diyor ve her şeyi bir anda yıkıyor: ”İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız”. Ne müthiş bir güzel bir söz hücrelerimize işleyen, illaki huzur içinde yaşamak cennete gitmek ve iman etmek için birbirimizi seveceğiz başka kurtuluşumuz yok… Yok… Yok…
 Âlemlere Rahmet nur Peygamberimiz hakkında Azhab suresi şöyle söylüyor bize:  Allah c.c. Peygamberimiz için “Sen Allah’ın izniyle, insanları Allah’a çağırırsın – davet edersin, sen “Sirâcen Münir” (çok keskin ışık, aydınlık, nur saçan)sın Ya Muhammed!” demektedir.Nitekim Kur’an gökteki güneş için de sirâc (göz kamaştırıcı) anlamını kullanır. Yani Müslüman olan insanlarda da nurani bir sıfat vardır, bakınca tanırsınız yüzündeki nurdan o tatlı gülümseyişinde, bakar hayran kalırsınız sanki elinde cennet çiçeklerinden bir demet varmışta, o cennet cennet çiçek kokuyor sözlerinde gözlerinde dillerinde. İşte Mümin, herkes tarafından emin olunan insandır, dünyada ve ahirette cenneti yaşayan ve yaşatandır, Nur Kur’an Nur Peygamber izinde merhametle imanla. Mümin, kendini mümin kardeşini görünce, kendisi görmüş gibi sevinir kucaklar gülümser selam verir alır, halını hatırını sorar, komşuluk ilişkisini hiç kesmez… Oysa günümüzde hal hatır sormayı, komşuluk ilişkisine bakarak da bunu anlamamız mümkün. Bir gönülde bir şey olacak ki karşıya topluma yansıya, karşıdan bakan farkına vara o insandaki farkı gülümsemeyi…
Ya Nebi sensiz virandı gönüller
Evler
Şehirler
İnsanlar
İnsanlık karanlık dört duvarlar içine hapis olmuş
Zalimler her adımda bir mesken yurdu kurmuş
Mazlumlar inim inim inler iken
İnsanlık unutulmuştu
Ey Gül kokan Resul
Cennet Kokan Nur Nebi
Geldin âleme nur yağdı
Gönüllere nur yağdı
Zalimlerin inine yıkım girdi
Ateş düştü yüreklerine
Cennet kokardı gülüşün
İnsanlara yansırdı gülüşün
Huzur neydi unutulmuştu
Huzur geldi
Nur Kur’an indi
Nur Namaz geldi
Gelişinle insanlık cennetten çıktı geldi
Gülmeyen
Gönüller
Evler
Şehirler
İnsanlar gülmeyi gördü güldü
Ya Nurdan Nur Nebi
Sen hoş geldin gönüllerimize
Evlerimize
Âleme
Nurdan Nur Nebi
İman olayı okumakla olsaydı yani iman edilseydi, onlara profesör akademisyen gayrı Müslüm olan okumuşlar öğrendiği için hemen iman ederdi.  Çoğu zaman olsa da öğrenerek nazarı itibarı ile okuyarak kabul eden, Yüce Allah c.c. hidayeti ile karşıdan geleni görünce onda ki farklılığı hissedince, onu takip ederek izleyerek sorular sorarak gönülden isteyerek iman edilir.  Yoksa her okuyan iman etmiş olsaydı artık gerisini siz düşünün… Peygamber efendimiz ümmi idi ashabı da öyleydi, bu gönülden isteme karşısında gördüğü farkı görmek hissetmek akılla değil, şuur izan idrak kapısını açarak görme ile hissetme ile olur. İşte amcası Ebu cehil, niye ben değil de o dedi, cehennemin dibini boyladı aklı ile düşündü hareket etti, izan idrak, şuur merhamet kapısını açmayınca haliyle sonu cehennem oldu.
Hayatımız dünyaya nefsimize kendi aşırı kazanç hırsımıza takılarak durmasın, etrafımıza bakalım sevelim sevilelim, komşularımızı ziyaret edelim, sadaka ve zekâtlarımızı verelim. Bu âlemde sadece biz yaşamıyoruz görelim, her şey sadece bizim için yaratılmadı, herkesin hakkı var senin hakkın olduğu gibi… Bir birimizi sevmez isek ne sen kalırsın ne ben yani biz, ne yaşanacak bir dünya kalır nede insanlık, bu nedenle İman etmek en güzelidir ve iman ettikten sonra sevmek gerekir birbirimizi.  Yoksa elimiz gönlümüz boş mezara girer Yüce Rahman huzuruna ruhumuzu boş göndeririz ki bu da çok kötüdür, yerimiz olur o zaman Allah korusun cehennem… İmanla birbirimizi kardeş bilip sevmekle kalın kardeşlerim… Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Sitedeki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere başvurulacaktır.

29 Nisan 2016 Cuma

Bu Sensiz Değil Ki İlk Geçen Gecem



Bu sensiz değil ki ilk geçen gecem
Aşkın isminle dilimde tek hecem
Sensiz şaşkınım nereye gidecem
Resmin duvarda benim gibi asılı
Sen asılı ben gözlerinde asılı
Gönlümde sen bana bakarken ben yaslı
Bu sensiz değil ki ilk geçen gecem

Hayalin odamda duvara asılı
Gönlüm sensiz hep yaslı
Gözlerimdeki yaşlarla dökülürsün
Gece gündüz gözlerime görünürsün gidersin
Gönlümde sen bana bakarken ben yaslı
Bu sensiz değil ki ilk geçen gecem

Dargın bu dünya bana sensiz
Seni alıp yanıma almadım diye
Nasıl çekip gittin sen aşksız kalayım diye
Sorarım ne diye niye kime nereye neden niçin
Cevapsız sorularla odamda boğulurken
Yine sensiz yine sessiz yine gülümsemesiz
Gönlümde sen bana bakarken ben yaslı
Bu sensiz değil ki ilk geçen gecem

Saatlerle zaman arasında sıkıştım
Etrafıma sensiz boş gözlerle bakıştım
Sıkıştım sessizliğe feryada karıştım
Kendimle sanma barıştım
Yandım yanıldım kandım kandırıldım
Neden niye ne için kimin için
Cevapsız susan sorularda kaçan aynı sen
Gönlümde sen bana bakarken ben yaslı
Bu sensiz değil ki ilk geçen gecem

Her gerçeklerim yalanlarınla yıkılmış
Ben kandırılmış yüreğinden vurulmuş
Sanki gözlerin bana bakarken yorulmuş
Ben değil o hançerin kalbime saplanmış
Ondan yanar yüreğim kanar
Yanar kanar bakar ne diye yüreğim
Ah ne diye sana koştu
Coştu sen nefretini kustun
Gönlümde sen bana bakarken ben yaslı
Bu sensiz değil ki ilk geçen gecem
Mehmet Aluç-Kul Mehmet



Gönül Dostlarından Şiirler-Yunus Emre-2-


Allah Sana Sundum Elim 







Sensin kerim, sensin rahim, Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emin, Allah sana sundum elim

Ecel geldi vade erdi, bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı, Allah sana sundum elim

Gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu, Allah sana sundum elim

Üş biçildi kefen donum, Hazret'e yönelttim yönüm
Acep nice ola halim, Allah sana sundum elim

Urdular suyum ılıdı, kavim kardeş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardeş, Allah sana sundum elim

Geldi salacam sarılır, dört yana sala verilir
El namazıma derilir, Allah sana sundum elim

Salacamı getirdiler, makberime yetirdiler
Halka olup oturdular, Allah sana sundum elim

Çün cenazeden şeştiler, üstüme toprak saçtılar
Hep koyubeni kaçtılar, Allah sana sundum elim

Yedi Tamu, sekiz Uçmak, her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüzbin çarşı, Allah sana sundum elim

Geldi Münker ile Nekir, her birisi sordu bir dil
İlahi Sen cevap vergil, Allah sana sundum elim

Görün acep oldu zaman, gönülden eyleniz figan
Ölür çün anadan doğan, Allah sana sundum elim

Yunus tap uzat bu sözü, Allahına dutgıl yüzü
Didardan ayırma bizi, Allah sana sundum elim


Yunus Emre

Gönül Dostlarından Şiirler-Yunus Emre-1

Allah Diyelim Daim Allah 

Allah diyelim daim Allah görelim neyler 
Yolda duralım kaim Allah görelim neyler 

Allah deyi kıl zarı oldur kamunun varı 
Ondan umalım yarı Allah görelim neyler 

Çıkarmayalım dilden ayrılmayalım yardan 
Irılmayalım yoldan Allah görelim neyler 

Açlık sonu tokluktur tokluk sonu yokluktur 
Bu yollar korkuluktur Allah görelim neyler 

Sen sanmadığın yerde nagah açıla perde 
Derman erişe derde Allah görelim neyler 

Gündüz olalım saim gece olalım kaim 
Allah diyelim daim Allah görelim neyler 

Adı sanı dillerde sevgisi gönüllerde 
Şol korkulu yollarda Allah görelim neyler 

Adı sanı uşatdım küfrümü suya attım 
Miskinliğe el kattım Allah görelim neyler 

Her dem dalalım bahre aldanmayalım dehre 
Sabreyleyelim kahra Allah görelim neyler 

Ar- namusu bıraktım külümü suya attım 
Dervişliğe el kattım Allah görelim neyler 

Mecnin gibi avare aşık oluban yare 
De Yunus senbiçare Allah görelim neyler 

Yunus sanma andadır bu aşk sana sendedir 
Can kayumu ondadır Allah görelim neyler 

N’etti bu Yunus n’etti bir doğru yola gitti 
Pirler eteğin tutu Allah görelim neyler
 
Yunus Emre

Dağlama

 
Ey gönül gamın sonsuza kadar sürmez
Yerer artık ne olur sen ağlama
Sanma bu ömür sana rahatlık vermez
Boş dünya işleri ile gönlünü dağlama
 
Dillenmesin kederin dilinle bu dünyada
Yaşa ki neler göresin bu dünya zamanında
Birde bakarsın kederin bitmiş bir anında
Boş dünya işleri ile gönlünü dağlama
 
Kendine gel ey gönül gezme avare
Derdine Yüce Rahman olur çare
Gönülden seven bulursan var o yâre
Boş dünya işleri ile gönlünü dağlama
 
Gönlünü yakan ateşin külünden silkelen
Yeniden dirileceksin sen muhtemelen
Seveceksen yâri sen sev gönülden
Boş dünya işleri ile gönlünü dağlama
 
Bir gün anlarsın gamın neden sende olduğunu
O gam ile gönlün neden sabırla dolduğunu
Anlarsın sabırla dertlerin bir bir yok olduğunu
Boş dünya işleri ile gönlünü dağlama
 
Kul Mehmet’im aşksız gezmeyelim viranelerde
Aşkla sevelim gezelim gülümseyen gönüllerde
Aşkla şenlensin gülsün mutlulukla evlerde
Boş dünya işleri ile gönlünü dağlama
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Bilge Kişi Ve İnsan-4- Özgürlüğü Arayan İnsanın Kendisi İle Buluşması

    
 
İnsan şaşkın bir ses tonu ile
-Tek başına kendi kendimle konuştuğumu mu gördünüz? Yanımdaki kişiyi görmediniz galiba?
-Hayır, kendi kendinize konuşuyordunuz!
-Siz yanımdaki kişi gidince gördünüz galiba? Hem siz burada ne arıyorsunuz?
-Biz az ilerideki kulübede babamla beraber yaşıyoruz
Eli ile ilerideki kulübeyi işaret ederek gösterdikten sonra
-İşte şu ilerdeki kulübede babam ile beraber yaşıyoruz. Evde su kalmamış, babam bu pınarın suyundan başka su içmez, gördüğün gibi elimde testi ile su almaya gelmiştim, sizi az ilerde tek başınıza konuşur görünce merakımdan sizi izlemeye koyuldum, gerisini biliyorsunuz artık.
İnsan sinirli, sinirli
-Hala tek başına diyor.
Diyerek!ten içinden sinirlenerek
-Buyurun suyunuzu doldurun
Diyerek'ten kenara çekilerek genç kızın pınarın başına geçmesi için yol verdi. Bu arada tepeden tırnağa, baştan aşağı genç kızı göz ucu ile hayranlıkla bakmaya devam ederken, genç kız kendisini süzerek baktığını görünce hafiften gülümsedi, gülümsemesi ile gamzelerinde bahar çiçekler açtı, Elindeki testiyi su ile doldurmaya devam eder iken kendisi de göz ucu ile insanı süzerek ilkbahar çiçeklerini gamzelerinde açmaya devam etti. Genç kız gülümseyerek
-Siz buralarda ne arıyorsunuz, üstelik tek başına. Burada yakınlarınız var desem bizden başka hiç kimse yok!
İnsan ilk önce dalmış olduğu bu güzelliğin karşısında şaşkınlıkla bakmaya devam eder iken, birden irkilerek.
-Sorunuzu tekrar alabilir miyim? Kusuruma bakmayın bir an dalmışım?
Nefise gülerek sorusunu tekrar sordu. İnsan ise şaşkınlık ve hayret içinde
-Ben bugün burada neden bulunduğumu ve bu sorulara kaçıncı defa maruz kaldığımı ve cevap verdiğimi hatırlamıyorum! Neyse önemli değil, gezintiye çıktığımı var sayalım. Siz sizin gibi böylesine güzel bir genç kız sabahın bu erken saatinde tek başına buradasınız ve korkmadan geldiniz!
-Ben alışığım, sık, sık gelirim hem burada babam ve benden başka kimse yok taa ilerde veler var ama hiç kimse buradan geçmez, geçerse sizin gibi yabancılar binde bir geçer. Siz aylardan beri gelen tek kişisiniz.
-B u dağ başında kulübede babanızla tek başınıza yaşamak zor olmuyor mu? Ne bileyim yalnızlık, herkesten uzakta hemde sizin gibi bir güzel genç kızı tek başına hiç anlam veremiyorum!
-Yalnızlığa alıştık, babam ile kulübemizde ilerdeki tarlamızda çalışarak ihtiyacımız karşılayarak, sessizlikte huzur bularak yaşıyoruz.
-Sessizlik ve huzur evet çok haklısınız
Diyerekten derin bir ah çekti
Nefise
-Annem vefat ettikten sonra babam yaşadığımız şehirde sığamaz oldu, her nereye gitse annemden bir iz bir hatıra ile karşılaşıyordu.
Nefise'nin gözünde iki damla yaş süzüldü. Sözüne devam etti
-Babamı şehirde kalması konusunda pek başarılı olamadım, baktım ki nefes alamıyor buraya yerleştik, ama buraya nasıl nerede bulduk bende bu konuda hala şaşkınım dersem inanın. Bu konuda zavallı babama fazla soruda soramadım. Siz ne arıyorsunuz hala anlatmadınız?
-Beni boş verin benimki uzun hikâye, pek önemi de yok bugün yaşadığım en güzel rastlantıda siz oldunuz. Sizin gibi güzel bir kızı ömrü hayatımda ilk defa görüyorum.
Nefise başın öne eğdi. Yanakları kırmızı elma gibi yanmaya başladı. Gözlerinin içi gülüyordu. Nefise pınarda taşan testisini alarak tam gider iken
-Bu ıssız yerde ne yapacaksınız? Nereye gideceksiniz? İsterseniz buyurun bize gidelim, bize misafir olun evimiz şenlensin fazladan bir ses duyalım, babamda çok sevinir. Size şöyle bir şölen gibi bir köy kahvaltısı hazırlarım, daha sonra nereye gideceğinize karar verirsiniz.
Bu teklif karşısında heyecanlanan insan, büyük bir mutluluk içinde
-Bugün duyduğum en güzel söz bu oldu, çok teşekkür ederim!
Beraberce gülüşerek yola koyuldular.
Bir birlerine kıyıya yanaşmış bir gemi gibi yan yana sokularak kulübeye doğru yürümeye devam ettiler.
İnsan eli boş gittiği için içinde bir üzüntüsünü ve kırıklık lığını duymaya başladı. Yaşamış olduğu med cezir olayların da bir an kurtulmanın sevinci ve yeni insanlarla tanışmanın huzuru gözlerinde okunuyordu. Kâinatın küçük bir parçası gibi olan her an binlerce hücre ölüyor ve binlerce hücre yeniden doğuyordu. Sanki tıpkı o bir kâinatın bir yanı doğume vi, bir yanı mezarlık gibi idi, vücudumuz gibi yaşadığımız hayat gibi idi yaşam ve hayat. Her an tazelik ve ölüm yan yana devam ediyordu. Gönül gözü ile kâinata bakılınca ve görülünce bu gerçek daha iyi görülüyordu, tabi ki bakan göze değil hem bakan ve de gören göze göre idi. İnsan yaratılış gayesi olarak Rabbin'e kulluk ederek nefsini kontrol altına alarak Rabbini bilmesi ve kötülüğü meyilli olan nefsini ve şeytani heveslerin kontrol altına alarak terk ederek ölümün ve yalnızlığın korkunçluğun da kurtulsun ve tüm güzellikleri yaşayarak haz alsın ve mutluluk ile yoluna devam etsin diye düşüncelerle yoluna devam eder iken. Nefise
-Çok dalgınsınız? Canınızı sıkan bir şeyler mi var?
Dalgınlıktan bir an sıyrılarak
-Hayır, öylesine düşünüyordum! Kâinatı diyorum zıtlıklar üzerine kurulmuş, ebedi bir nöbetleşme gibi sürekli nöbet değiştiriyor.
-Haklısınız, kâinatı devam ettiren ve elinde tutan Yüce Allahın mutlak kanunlarından birisidir.
İnsan genç kızdaki bu değerli bilgilerin olmasına şaşırdı ve hayretler içinde
-Evet, sizde çok doğru söylediniz!
-Eğer kâinat ve insanlar nöbetleşme halinde olmasa idi hayat çekilmez bir hal alırdı. Bu nöbetleşme ile rahatlık, tazeleniş ve ferahlık getiriyor, insanlara.
Bu hoş sohbet kulübeye varana kadar tatlı, tatlı devam etti.
Nefise kendine dikkatli bakan ve süzen insana
-Bu uzaktan bakışın ok gibidir, zehir gibidir yüreğimi dağlar neden öyle bakarsın? Böyle bakarak benden uzaklaşırsın ve de sabrın azalır, gir gönlüme, gir gönlüme gönlümü yaratanı gör, görkü neler yaratmış dünyaları içine sığdırmış, bir ben seni mi içine sığdıramayacağım.
İnsan bir anda bu sözler üzerine şoke oldu, dondu kaldı. Ne diyeceğini her şeyi unuttu kaldı.
-Gerçekten sen bu âlemin esirisin mahkûmusun, canın bu âlemin içinde hapistedir, böyle olduğu halde seni özgür yaratan seni kendini arayarak bulup, bulmaman konusunda özgür bırakmış iken özgür iken neden özgürlüğü ararsın arasana baksan yüreğine aklına özgür değil mi?
-….!?
-Sen kendi içinde bulunan özgürlükten haberin yok iken nasıl diğer insanlar için özgürlüğü aramaya çıkarsın çare olmak için, sen kendine çare olamamış iken? Yüreğinde aşkın derdi olmayan sen ve diğer insanlar, var git söyle onlara sen ve onlar âşık olsun, bedeninizi ve ruhunuzu aşk ile merhamet ile donatın, aradığınız şey zaten sizde mevcut neden boş işlerle meşgul olursunuz?
-Şe. Şey sen hakikatleri söylersin ey dilber, sen kimsin bunları nereden bilirsin? Ben şimdi sende aşkı buldum, seni gördüm.
-Sen gözünle gördün ey insan, gönlünle görsen yanardın, kül olurdun. Sizlerin hırsı ateştir yakar etrafı, ateş kömürün karanlığını gizler ama kömürde ateş olur ortalığı yakar.
İnsan hayranlıkla nefise ye bakarak
-Simdi benim ve diğerlerinin yaptıklarını ateşe mi benzetirsin, ey güzel?
 
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Sitedeki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere başvurulacaktır.

İman Ederek Hayatın Ve Yaşamın Sırrına Ermek-2

 
Bismillahirrahmannirrahim Hamd, âlemlerin Rabbi olan güç ve kudretin tek sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam, O’nun sevgili Resulüne, aline ve ashabına ve onun peşinden gidenlere olsun.
 
Hayatın içinde ömür fırtınası eserken, Yüce Allah kula fırtına estir demiyor ki fırtınalar estiriyoruz, kendini ömür fırtınası içinde Yüce Allah C.C. bana teslimiyetle teslim olun, ben sizi ömür fırtınası içinde serbest bıraktığım gibi, fikirleri düşünceleri de serbest bırakın prangalar vurmayın diyor. Gönül sana bir an ah dedirttiği anda, ah demeden önce düşün, Rahman olan Yüce Allah dermanını içinde gönderir ahlarını keser yok eder. Bülbül güle ötmezse güller açmaz, gül açmazsa bülbül ötmez gönüller neşeyle gülmez. Bir rüya veya hatıra neşe gibi yaşayan kul hayatını sanırken bir anda bakar ki kazandım derken her şeyi kaybetmiş, kazanacağım sadece ben kazanacağım derken kaybetmiştir. Bazısı da hep birlikte kazanacağız, benim kazanmam bana fayda vermez diye kazanmaya çalışırken zaten o her şeyi kazanmıştır, bir rüya kısalığında ve bir anlık neşe yakınlığındaki hayatında her şeyi kazanıştır.
 
Bu dünya hayatında yaşayan insan gönlünde hayatında iman yok ise, Yüce Rahman yok ise, varmak istenilen yolda yüce Rahman yok ise, gittiğin yolda seni kim varmak istediğin güzelliklere vardıracak? Nefis şeytan dünya seni peşinden koştukça yoracak, sadece ben ben dedirterek sadece kendini düşündürtecek, insanları insanlığını unutturacaktır…
 
Kim kaderini değiştirebilir ki? Hiç kimse, ama Yüce Rahman bize verdiği ömrün içine güzelliklerin kapısı olarak merhameti imanı yerleştirmek için kurulu olan gönül sarayını kapısını açmış isek, işte dünyadaki imtihana tabi olan kul bu ömür içine o sarayı sevapla Salih amel merhametle doldurup doldurtmadığını sınamak için gönderdi bu âleme biz kulları yüce Rahman. Hangi kulu kendisine teslimiyet iman ve merhamet çizgisinde yürümüş veya kötülük çizgisinde yürümüş görmek için bu âlemdeyiz ve imtihandayız. İşte bunu kulunun iradesine bırakmış, kendi iradesini imtihandan dolayı geride tutmuştur. Kul ister yüce Rahman onu yaratır kul o yolda gider ve sonucuna katlanır. Buda imtihanın gerçekleşmesinin adil olması neticesinde böyledir.
 
Açıp okumakla da olmuyor dediğim gibi, akl edince içine şuur idrak izan kapısını açmayınca kul gerçek kul olamıyor anlayamıyor. Bilmek Yüce Allaha aittir, kul bilmez anlar, biliyorum diyen kul bir dakika sonrasını bilmekten aciz iken nasıl biliyorum diyebilir ki? Şuur idrak izan kapısını sonuna kadar açarak, hücrelerinde hissetmedikten sonra anlamak, anlamak değildir. Bizler sadece akıl dediğimiz kapıdan bir delik açarak lakin kapısını açmadan, şuursuz izansız olunca insanlığın kulluğun gereğini yapmaktan uzak, birbirine yakın olması gerekirken uzak yaşamanın çilesinde yalnızlığı başarısızlığı yaşamaya mahkûm oluyoruz! Misal kalp veya gönül dediğimiz uzuv bedende ne işe yarar? Sadece kan pompalamak için değildir, Önce Yüce Allah’a iman teslimiyetle onun kapısını açarak insanları sevmek ve sevilmek, insanların mutluluğu için çalışmak içindir. Ayrıca dünya ve ahiretini inşa ederek bu dünyada da cenneti yaşatmak içindir. Zaten cennet ve cehennem içindedir bir bakıma… Beden koruyucudur içindekilerine, ölüm gelince beden ceset olur toprağa gömülür, ruh denilen Yüce Allah’ın bir yansıması o ölümsüzdür ve bu ruhu taşıyan biz içindekilerle ölmeyiz ve bununla hesaba çekiliriz, artık ruh bedenden ayrılmıştır.
 
Yani içten olan kalp gönül dediğimiz uzvumuzla hissetmesi dediğimiz ruhla insan dünyada cennet ve cehennemi yaşar, Yüce Allaha teslim olmuş merhametli imanlı ise cennete layık bir hayat yolunda insanlığın mutluluğu için zaten çalışmakta yaşamakta ve yaşatmaya çalışmaktadır. Veya kötülükle hem kendini hem de dünyayı yakıp yıkarak cehennemi yaşamaktadır kul. Kısacası insan aklın yanında şuur idrak izan kapısını kapatmış ise insanlığın kapısını da kapatmıştır, anlamak eski anlayışsızlık kapısını kapatarak, yeni bir anlayışla izan şuur kapısını açmış ise bu anlamaktır idrak etmektir.  Varlık dediğimiz varlığımızla olmak için bu varlığımızın içine, Yüce Allaha teslimiyeti Nur Kur’an’ı Nur Resul peşinde gitmeyi merhameti imanı yerleştirmedikten sonra beden öldükten sonra taşıdığım ruh bize fayda vermeyecek bizi cehenneme sürükleyecektir yok aksi olur varlığımızın içine Yüce Allaha teslimiyeti Nur Kur’an’ı Nur Resul peşinde gitmeyi merhameti imanı eklemiş isek, korkacak hiçbir şeyimiz yoktur.  İmtihan için elimizden gerekli olduğunca o bize emanet edilen ruhumuzun içini az bir şeylerle sahibine teslim edere isek biraz gülümsemiş ve rahata ermiş oluruz kardeşlerim… Gönül gözünü aç içine Âlemlerin Rabbini Nur Kur’an’ı Gül Resulü imanı merhameti yerleştir onlarla her şeyi güzelliği gerçeği onlarla gör sırra eriş ve yaşa. Gönül dostu Yunus Emre ne güzel demiş:
 
Ten fânidir can ölmez gidenler geri gelmez,
Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil.
 
İster idim Allah'ı buldum ise ne oldu
Ağlar idim dün ü gün güldüm ise ne oldu
 
 
Ah Ölüm
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
Yunus derki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler
 Yunus Emre
 
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
DEVAM EDECEK İNŞALLAH

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç