Bu Blogda Ara

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Aşk Ateşimi Söndürür


Aşk,buse

Aşk Ateşimi Söndürür

Gönlünde açan çiçekler tıpkı sabah gibidir
O tatlı gülümsemen gönlünde açan cennet gülüdür
Bakışların akan pınarın berraklığı gibidir
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Sözlerin aşk deryasında parlayan kılıç gibidir
Nakış nakış gönüle işlenmeyen sözlere ilaç gibidir
Gönlün karanlıkta kaybolmuşa ışık olan ay gibidir
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Bazen karanlık gecelerde yalnız yürüdüm
Ufukta geceyi aydınlatan o gözlerini gördüm
Yaklaştım dedim inşallah bu bana bakar yürüdüm
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Gülüşün yanında her şey kalır değersiz
Sensiz toprak bir avuç topraktır bereketsiz
Gülüşünle toprak bereketlenir meyve verir gayretsiz
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Gönlün karanlığı aydınlatan bir kandil
Aşkla baldan kaymaktan tatlıdır o dil
Gördüm aşkını ey güzel oldum ehli dil
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Senden önce gönlüm aşkı hiç yaşamamış
Böyle aşkla coşan bir güzeli hiç görmemiş
Aşkın saflığında hiç kimse sen gibi yürümemiş
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Aşkla bu gönlün gönlündeki aşk sözlerini dinler
Seninle yaşanır bu cihanda çok mesut günler
Sen gibi güzeli bu âlemde binlercesi bekler
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

O gönlün aşktan bin bir kıvılcım saçar
Gönül kapını bana o narin ellerin açar
Sensiz kalan âşık bu cihanda kalır naçar
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Aşk ateşinde dönen bir kelebeğim gönlüm pervane
Seni seven âşık nasıl olmasın güzelim deli divane
O bakışların gülüşlerin ne kadar güzel şahane
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Senden önce savrulmuştum ekin yaprağı gibi
İmdat diye aman diledim Mevla’dan Mecnun gibi
Seni karşıma çıkardı Mevla’m cennetten bir hatun gibi
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Kul Mehmet’im tarumardı gönlüm topladın verdin huzur
Senin gibi aşkla gezeni hangi âşık arar nerede nasıl bulur
İzin ver gönlündeki aşk yoluna olayım yolcu sanma gönlüm yorulur
Yanağında aldığım buseler aşk ateşimi söndürür

Mehmet Aluç © Kul Mehmet

Ehli dil: Gönül eri


Bende Çoktur

Aç gönül tülünü



Bende Çoktur

Gamzelerin sineme saplanan oktur
Seni sevmekten başka çarem yoktur
Gel sarıl sineme bu can aşkıyla senindir
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Gezdiğim tüm yollarım sana çıktı
Bu gönlüm zaten hep sana açıktı
Gamzendeki oklar sinemi dağıttı
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

İzin ver oturayım gönül kapının önünde
Sana binlerce aşk sözleri söylerim gönlümde
Uzatıyorum sana koklasan gönül gülümde
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Hayır demenin bana yok bir faydası
Vuslata ayrılık kapısı açmanın nedir manası
Gönlüme izin verme ne olur ağlamasın olası
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Her gün karşıda beni süzersin
Süzersin de gamzelerinde ne hoş gülersin
Yanına yaklaşınca neden kaçar gidersin
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Seven sevdiğine gönül kapısını açmaz mı?
Gönlündeki aşkla gönlünde tartılmaz mı?
Gönülde tartıldıktan sonra sarılmaz mı?
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Gel kaçma kaçınca pişmanlığınla ölürsün
Seni ne çok sevdiğimi ayrı kalınca görürsün
Söyle bensiz nasıl yaşar sen bensiz göçersin
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Gezmekten bıktım nereye gideyim
Aç gönül kapını içeriye gireyim
İste bu gönlümün tapusunu vereyim
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Karşıdan görünce seni seveceğimi sezdim
Bir gönüle giremedim hayatımdan bezdim
Seni üzecek söyle ben ne söz söyledim
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

İzin ver gülüşünden alayım izin sana geleyim
Gözlerine söz geçir bana tatlı baksın ister ki öleyim
Al gönlümdeki tüm aşk çiçeklerini al sana vereyim
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Gönülde saklıdır aşkla gönül işleri
Görünce sevdiği belli olur gülüşleri
Ayrılık kapısını açmayalım zordur yürüyüşleri
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Söyleyecek sözüm kalmadı lisanda
Hayır mı gelir bana sen gönülde susanda
Gamzesinde ok mu olur güzel insanda
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur

Aç ey güzel gönüldeki tülünü
Göster bana gönlündeki aşk gülünü
Göstermezsen sen gör benim ölümü
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur


Kul Mehmet’im dua için açtım elim Mevla’ya
Onu yaz dedim gönlümle bu semaya
Bizi kavuşturmadan gelmesin Azrail canım almaya
Koklayacağın aşk çiçekleri bende çoktur
Seni sınamaktı gayem ey kul Mehmet

Açtım gönül tülümü bakarken eyle merhamet
Gönlümde binlerce aşk çiçeği var uzan al sana zahmet
Bende de koklayacağın aşk çiçekleri daha çoktur
Mehmet Aluç © Kul Mehmet







2 Ağustos 2016 Salı

Vatanımla Bayrağım



Ey bayrağım
Dalgalandığın her yerde şehidimin cennet kokusu var
Ecdadın nurdan bakışı var
Bıraktığı yarınların koşuşumuz var
Bıraktığı gerideki yetimlerin
Gözyaşları var yarınları var
Nur nur parıldar üzerinde
Gölgende şehitlerimin cennet mekân mezarları var
Cennet kokan Nur Resul kokan
Bir yanda şehitlerimiz
Bir yanda bizler varız gölgen altında
Üstünde yamacında sağında solunda kâinat
Seni vatanla teslim etmeyeceğiz bu değil ki inat
Gönüldeki imanın ecdadın emanetine sahip çıkmak istinat
Şehitler göğsümüze imanımıza seni vatanı eyledi perçin
Kim alır seni elimizde bu nefreti ile için için
Hazırız bizler seni vermemek için ölmek için
Ey hainle sizle bu faslı geçin
Kendinize gidin kalacağınız bir vatan bayrak seçin
Sizi kabul edecek olan varsa gidin
Orayı da nefretinizle talan edin
Bu mukaddes vatan bayrağıyla değil bize yük
Hamal olsak ta gönlümüzde yeri büyük
Bizler hamalız sizler ise mal
Taşıyamayız siz malları sırtımızda vatan üzerinde
Mukaddes bayrağın gölgesinde
Ecdat yatarken gölgende gezerken kıyında
Gönül dostları ile beraber nur dalgalanışında
Çekerken Tekbir Allah bir derken Çanakkale de
Düşman denize dökülürken
Mehmetçiğim Ulubatlı Hasan Hasan emmi diğerleri
Şehadet şerbetini içerken teslim etti bize
Hain getirir mi bize dize
Ne söyleriz bu canı vermeden size
Teslim edilmez göz göre göre
Al bayrağım
Ak bayrağım
Şehidimin kanıyla rengini almış
Kokusu içine nur bakışı nakış nakış işlenmiş
Daha dün Çanakkale de Sakarya da savaşır iken
Ölümsüz şehadetle hem kendini hem vatanı
Diriltmek için koşarken şehadete cennete
Seni nasıl teslim ederiz nefret edene
Nasıl anlatırız Nur Resul ile gülümseyene
Cennet mekânda bizleri bekleyene
Ecdatla aynı hamurdan aynı çamurdan aynı imandanız
Cana can olmak için yaşayanız
Bayrak altında canlar ile yaşatanız
Ecdadı ananlardanız
Nur Resul ile varmak için koşanlardanız
Nur Kur’an Nur Resul değil mi bize kılavuz
Hepimiz bir Fatih Alpaslan yollarda yürüyen Yavuz
Kur’an Nur Resul imanla yok olmayız var oluruz
Ey hain bu vatana bayrağa dokunamazsınız size haram ederiz
Biz yüz ölür bin diriliriz
Vatan bayrak imanla birliğe yürürüz
Sizleri de cehennemin dibine süreriz
Tabi önce idam eder sonra göndeririz

Mehmet Aluç © Kul Mehmet

İstinat: Dayanma, yaslanma

Kalkışma ya da Darbe Her Ne Halt ise Vatana İhanet şebekesi-3.Bölüm-Öykü


 
Acılı çile dolu kalkışmanın yaraları sarılmaya devam ederken, hakka teslim olmuş kahramanlarımızın da sayısı artmaktaydı bu arada. Eli gönlü kana doymamış  eli kanlı hainlerin saldırı devam etmekteydi. Millet bu hainlerin daha fazla ileriye gitmeden bertaraf etmek için sokakları ele geçirmiş, ölüm pahasına hainlerin ilerlemesine imkân olanak tanımıyorlardı. Millete zorbalıkla çileli tutsaklığı reva görenlerin oyunları bir çorap ipliği gibi sökülüyor , millet onları çaresiz bıraktırarak püskürtüyordu Yüce Allah c.c. izni yardımı ile. Millet göğsündeki yıkılmaz iman ile Allah c.c. bağlı olunca öyle yıkmak devirmek yalnız bırakmak kolay olmuyor. Üstat Arif Nihat Asya’nın bu konudaki dua şiiri ne güzeldir:
 
Dua
Biz, kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allahlım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler...göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver...cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!
 Arif Nihat Asya
Allah hepsinden razı olsun. Hele Üstat Sezai Karakoç’un “Ey Sevgili “Şiiri ne güzel anlatıyor zalimlerin hallerini, her adımlarında Âlemlerin Rabbini unutanlara ne güzel anlatmış:
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bak1ma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
 
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atin son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kus tüyünden
Ve kus sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim
 
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs’ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz birikti toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan essiz lamba
Hep Kanlıcada Emirgan'da
Kandilci’nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Simdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sirerini gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
 
Dağların yıkılısını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Günesin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı su anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim
 
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Ask celladından ne çıkar mademki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardir
Hep suç bende degil beni yakip yikan bir nazar vardir
O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir
Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardir
Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardir
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardir
Yanmissam külümden yapilan bir hisar vardir
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adli bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
 
Şair olmak öylesine kolay değildir, hissetmek anlamak her insana göre değildir. Yanmasınlar diye yanmak gerek, yıkılmasınlar diye uykusuz dua da kalmak gerek…
 
Üstat Mehmet Akif Ersoy da ne güzel demiş:
 
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
 Mehmet Akif ERSOY
 
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
 
Mehmet Akif ERSOY
 
Bizde böylesine vatanına imanına milletine gönül vermiş insanlar var oldukça, Allah’ın izni ile yıkmaları mümkün olmayacaktır. Büyük bir yıkıma hazırlanan zavallılar her zaman her alana darbe yakarak yıkarak kendi ideolojisini kabul ettirmek için adım atar, yüzünde şer akar iken sırıtarak gülümser, âmâ o gülümseme nefretini gizleyemez açığa çıkarır farkına varmaz.
 
Mehmet Aluç© Kul Mehmet 
​Devam edecek İNŞALLAH 
 

Sitedeki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere başvurulacaktır.

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç