İnsan aklı ile topladığı verileri, kaynağı olmadan kendi aklı ile süzerse, topladığı düşünce verilerin gerçek değerini bulamaz, bulsa da yanılmaların ekseninde bir adım ileriye adım attırmaz. Karşımızda somurtarak duran kişinin neden somurttuğunu anlamamız için onun gözü bizde aklı bizde olmadığı için ilk görüşte anlamamız mümkün değildir asıl gerçek düşünce denilen gerçek olan göz ile herkesin kendi gördüğü gözü iledir sanılır ve yanılır, karşımızdakini anlamak için onun gözü ve fikri bizde olmalı ki ilk bakışta anlayalım, yok o ana sağımıza solumuza bakmadan anında kendi aklımızla apar topar gördüğümüz veya az bekleyerek, sanarak bilgi topladığımız aslında boş durduğumuz an, gördüğümüz an itibarı ile kendi aklımız, gözümüz ile olayın aslını bilmemiz mümkün değildir. Ya gidip kendisine sormalı, yâda onu yakından tanıyana sormalı... Yani bir anda algı denilen duyularımızla hareket edersek, bunun bir anda kendi topladığımız verilerle doğru olan olmadığını anlarız. Çünkü o anda somurtarak duran kişinin gözü düşüncesi bizde olmadığından, her zaman duyularımızla algı mekanizmalarımızla kendi fikrimizle hareket edersek yanılırız, yolda kalırız...


Yaşadığımız dünyada yaşamla ilgili türlü olgu ve belirtileri, nedenini kabulde, ilkeler bakımından inceleme, amaç taşımayan sadece kendi düşünce ve olguları ile kabul etmek yerine, nedenleri ile kabul etmede yaşanılan olguları yüreğinde taşıyan insanın düşünce yapısına göre hareket ederek ve ona sorarak ondan cevabı almaz ise, diğer insanlara sorarak araştırarak anlamaya çalışmak algılama duyularımıza göre hareket etmekten kurtarır, araştırarak doğru olanı bularak, karşımızdakini anlayarak yardımcı olmanın kapısını açar gönül ve düşünce kapımızı açar araştırarak öğrenme... Yoksa insan yok efendim ben az önce tam görmedim ama sanki o yöne doğru koşan ve sanki hırsızlığı o yapmış gibi hızlıca koşan o idi savı ile gerçek gözlemlere dayanmayan sözler ile karşımızdakini suçlayarak vebal altına girmiş oluruz. Belki o dediğin kişi arka kapıdan kaçan hırsıza yetişmek için kestirme olan yoldan ona koşmaya çalışan mağdur olabilir, ne bilinebilinir çıplak olan algı ile olayın aslını o anı çıplak gözlerimizle görmeden, görenden bilgi almadan yapılan her kaynağı belli olmayan, kendi anında ortaya çıkan düşünce ve savlarımızla ancak günah kazanırız, hüsran kazanırız, pişmanlık kazanırız.


Hani ne olur, kişi bir olayda tecrübe kazanmıştır yeteneği vardır, tam kesin olgu ve bulgular içermese de o doğru yola götüren bulgularla, kimseyi suçlamadan hayatı kolaylaştıran kendine has olan yetenek ile kimseyi suçlamadan, olayın aslına varana kadar sessizliğini bozmayan hep araştıran olayın özüne kadar inen insanlara her zaman ihtiyacımız vardır ve bu gibi kişilerin eksikliğinden dolayı hala yaşarken olayların gerçek yüzünü görmeden bilmeden anında birbirimizle savaşa girerek, gönülleri yıkarak, hala küs yaşamaktayız.

Fayda, vicdan, algılamada irade gücü araştırma gücü üçgeni ile yola çıkan az önce somurtarak oturanı somurtkanlığa götüren nedeni arayarak bulandır, yoksa somurtarak oturana neden somurtuyorsun sorusunu bağırarak soran değildir. İnsan dediğin böyle olmalıdır, böyle insanların çok olmasına ihtiyacımız vardır. Araştırmanın amacı karşımızdakinde hata bularak onu karalamak aşağılamak yerine, araştırarak o olaya giden yoldaki çarpıklığı yanlışlığı bularak o insana yardımcı olmanın hazını duymaktır ve böylesi insanlar çoğalmalı, çogalmalı çoğalmalı... 

Olayları çarptırarak, kaos çıkaranlar gibi değil, çalışarak kazanmanın farklılığı hissettirerek, olayın gerçekliğini kabul ederek ,onu çözmek için alternatif doğru yolları bularak, o yolu açarak tüm insanlara sorgulayarak araştırarak doğru hedefe varılacağını göstermek, hayatın bazen acımasız olduğunu bu acımasızlığı bizlerin meydana getirdiğini de hatırlatarak, kendi becerimiz ile övünmeden insanlara yardımcı olmak, sabit fikirlerden uzaklaşarak ,olması gereken insanlık ve insan olarak çalışmanın başarısıdır.

11-09-2015
15.05
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-