Ağlayan gözlerimiz neye
hasret kaldı da ağlıyor? Gönlümüzde neden buzdan soğuk rüzgârlar esiyor? Gülümsemesi
gereken gönlümüzle dudaklarımız neden bükük duruyor? Sözlerimiz neden hep gönül
yıkıyor, anlam mana ve ifade taşımadan dilimizden çıkmadan sönüyor? Sorular
sorular cevabını bildiğimiz halde o cevaba kucak açmayan, elimizin tersi ile
yerlerde süründürdüğümüz cevaplar… Gönlümüzde çağrısını heyecanını
gülümsemesini hissettiğimiz sevgiye önem vermeyen, cesur olmamız o çağrıya
cevap vermemiz gerekirken, cevapsız kalmamız ve daveti ret ederek sevgisiz
bırakmamız sonucunda bunlar başımıza geliyor. Hareketsiz kalan ruhumuzu
canlandıracak olan birazcık gülümseme ve sevgi ile olmamız gerekirken, bakan
kör gözlerimizle sevgisizlik ikliminde gezerek, mutsuzluğun pençesinde
kıvranarak suçu kendimizde değil çoğu zaman kaderde arıyoruz…
Gönül kapısını
kapatarak, başına nefret bekçisini sevgisizlik yayan benliği çıkara bağlı
ilişkilerin uçurumuna düşerek paramparça olmuş, insanların fikirlerini
yerleştirerek yerlerde acılar içinde sürünüyoruz ve hala suçu kendimizde değil
kaderde talih şans dediğimiz felekte buluyoruz. Bu ne kadar saçma değil mi? Ondan
sonra kaos stres ve yalnızlığın kara kışında titrer iken, bizi ısıtan her şeyi
yıktıktan sonra bizi ısıtması için bir şeyler arıyoruz ya da bekliyoruz!
Eğilerek bükülerek kendi
çıkarımız için merhameti olmayanda çare arar veya onunla yola çıkarsak, o
çıkarı için insanı insan görmeyen zihniyetin fikirsiz ‘ligi ile her şeyi yakar
yıkar yok ederiz. Az düşünün! Allah aşkına yüreğinde merhamet acıması olmayandan,
nasıl bir merhamet ve acıma beklenile bilinir ve onunla yola çıkılır? Nasıl
yarınlara güzelliklere yürünür bakılır inşa edilir? Bu olsa olsa insan hakkına
tecavüz edilme yok edilme öç ile yıkmak değil midir?
Sevmek kucaklamak var
iken yıkmakta neyin nesi? Birlik beraberlik var iken ayrılıkta neyin nesi?
Bahar mevsimlerini yaşamak var iken, öfke estiren fikirsizlik rüzgârında neden
yok olmayı seçeriz, peşinde koşarız? Akıl, kullanmak anlamak, iyi ve kötüyü
güzel ve çirkini az onunla tartarak anlamak için değil midir? Kollarını açarak
sarmayı isterken, sana koşana çelme takmakta neyin nesi? Ey utanmaz ve rezil
insan olan nefreti taşıyan insan, nedir bizlerinde bu edepsizlerin peşinde
gitmemiz, paramparça yüreğimiz yarınlarımızı parçalamamız? Gönlümüzdeki aşkın
şarkısını nağmelerini dinleyelim onunla beraber mırıldanalım… Dilinin ucuna
gelen merhamet sözlerini tekrar yutma, o sözler yutmak için değil söylemek
içindir. Olması gereken var iken, olmaması gereken çirkinliklerin peşindeyiz. Haydi,
atalım gönlümüzde sevgiden başka her şeyi birbirimizi dünyamızı sevelim…
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder