Bu Blogda Ara

2 Temmuz 2017 Pazar

Hayatın Sırrı Sensin Değerlisin Ve Özelsin



Elimize geçen mutluluk anları, bizim için uzun boylu bir servet değildir. Hafifi hafif yudum yudum içerek, zamana yaymamız gereken bir an ve zaman dilimidir. Bu mutluluk gönülden sevmeyle gönüle değer vermeyle, elde edilen bir duygudur. Öylesine lafta kazanılacak bir duygu değildir, paylaşmak vermek kucaklaşmak ile elde edilendir bir ömür boyu. Bundan gayrısı uzun süreli değil, kısa olan bir mutluluktur, parayla anlık alınan mutluluk insanı bir an mutlu eder, ileriye taşımasına izin vermez, mutluluk vermekle paylaşmakla mutluluk olur anlam ve mana taşır. Karşındaki insanları gerçekten düşünen birisi olmak, mutluluğun bir ömür boyu sürmesine yetiyor. İstediğimiz hayatı kendi tercihlerimiz doğrultusunda bencilce yaşamak, yaşamak değil ama yaşıyoruz? Kendimiz için istemek kazanmak değil, en sonunda kaybetmektir bilmiyoruz, ya da biliyoruz belki değişir zaman o anda benim sadece benim olur egosu ile mutluluğun kapısını, kapatarak yaşıyoruz… 

Hayır, bu hayat bu ömür dünya benim değil, bizim demeyi öğrendiğimiz zaman mutluluk, hepimizin bir ömür boyu olacak ve ahirette de mutlu olmamızı sağlayacak, ama gel gör ki bunu söylemekten itiraf etmekten de uzağız! Ulaşılması mümkün olmayana ulaşmak, katlanılması tek başına zor olan sıkıntılara tek başına katlanmak, ne kadar aptalca ve delice olduğunu bilmemize rağmen hala peşindeyiz, tek başına ulaşılması mümkün olmayanın peşine… Oysa bizler beraberce yaşamak zorunda iken nasıl aptalca, insanları hayatımız merkezinde, sahilinde bir kalemde siliyoruz? Aslında onları silmek, kendimizi silmektir ama lakin iş işten geçtikten sonra öğreniyoruz, lakin buda fayda vermiyor, geri dönüşün kapısını açmıyor.

 Önce kendimiz için değil, toplum için yarınlarımız ailemiz için biz iyi bir vatandaş olmalıyız, iyi ve güzeli önce karşımızdaki için hissetmeliyiz ki, karşımıza da kendini iyi hissetsin ki bizde güzeli yaşayalım hissedelim mutlu olalım… Elimde olanları almaya geliyorlar mantıksızlığı ile köprüleri yıkmak, kendini yolunu yıkmaktır… Kendin için değil toplum için yaşamaya çalışırsan, yaşamayı mutluluğu gülümsemeyi bulursun ve anlarsın yaşarsın yaşatırsın…

Nefes alıp vermek dışında nefes olmak, hayatı boş görmek yerine, hayatın dopdolu olduğunu göstermek zor olsa da, seni o an anlayanların olması üzücü olsa da sen vazgeçmeden devam et, bu güzelliği insanlara vermeye kapısını açmaya girin gelin demekten vazgeçmeden anlatmaya göstermeye gayret et… Bakarsın bir süre sonra insanlar yanlışlarını görür, sana doğru koşarak gelirler, mutluluğa vererek sararak kucak açarlar… Yapmak istediğin bu güzellik, her zaman istediğimiz gibi olmasa da sen görevini yap insanlığın ne olduğunu göster, ömür boyu gayemiz öğrenme gayreti içinde olmakla öğrendiğimizle, insanlara ulaşmakla varmakla yanında olmakla alakalı.

 Hayat, acısıyla tatlısıyla, iyi günleri, kötü günleri ile var olan bizi saran, sabırla olmamızı birlikte el ele gönül gönüle yenmemizi hatırlatan, bir rehberdir. İnsan gülümseyemiyorsa onunla ağlamalı, acılarının yanında olduğumuzu göstermeliyiz, çaremiz varsa sunmalıyız yoksa da acısına ortak olmalıyız, budur insanlığın mutluluğun kaynağı. Ağlayanla ağlayabilmeli güldürmeli, gülenle gülmeli ağlatmamalıyız. Hayatındaki benlik duvarlarını hep bana bana mantığını yıkarak, insanları kucaklayarak yolumuza devam etmeliyiz. Yoksa kendi ördüğümüz duvarın altında kalarak mutsuz yalnızlığın havasızlığında ölür gideriz, elimiz gönlümüz ömrümüz boşa harcamış olarak. Ölümden sonra Yüce Allah “Ey kulum bana gelirken dünyada gönlünle elinle fikrinle ne getirdin diye sorduğunda” ne cevap veririz bunu da düşünmek zorundayız. Hayatın sırları gizemleri sensin ve sen bu değerlerinle değerlisin ve özelsin.
Mehmet Aluç

Hiç yorum yok:

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç