İslamiyetin Penceresinde Huzurla Hayata Bakış
Artık değer biçecek bir terazisi vardı bu İslamiyet'ti, en doğru ve şaşmaz terazi idi ve Rabbi göndermişti ve kusursuzdu, daha önce neye göre değer biçtiğini ve değerlerinin neden çürük ve fos çıktığını şimdi anlamıştı. Değer biçecek terazi olmadan haybeye değer biçmenin boş ve abes hatta gülünç olduğunu aklına geldikçe kızardı ve utancında başını öne eğdi. Değer biçmek için gönülden değer duygusunun yönü, duygusu ve kusursuz bir yapısı ve özgürlüğü olmalıdır ki değer biçmek için bir terazi olmalıdır ki değeri doğru ve tarafsız veresin diye düşündü. Rabbine şükür etti. Bir çarpanı, böleni olmalı ki gerçek değer ortaya çıksın düşüncesi ile gülümsedi çok şükür İslamiyet terazim var derken gözleri ışıl, ışıl parıldadı. Hayatı ve yaşamı ve bedeni değersiz duruma düşmeden Rabbi yardım ederek değer katmış ve değer kazanmanın yolu açılmıştı. Aynı zamanda değer koyma aracı olan merhameti, dürüstlüğü ve aklına gelecek olan tüm anlamlı değerlerin yol haritası olan İslamiyet'i ve onun şaşmaz terazisini bulması içinde yardım etmişti. Çok mutlu ve bahtiyardı. Daha önce yaşadığı değer paradoksu ile değerlere pay verirken önünü ve arkasını sağını ve solunu hiç düşünmeden karar veriyor ve sonucunu düşünmeden es geçiyordu. Ama şimdi değer saklama ve tartma ve ölçme aracı ile her yönünü düşünerek ve karşısındakinin değerlerini ve onurunu ve içine düşeceği olumsuz teoriye düşmeden ve düşürmeden kırmadan ve incitmeden değer veriyor ve biçiyordu. Bu Rabbinin bir lütfü ve ihsanı idi ve insanlara ve insanlığa Âlemlere Rahmet Peygamberi ile sunmuştu bu bir onurdu ve şerefti, mutluluktu ve huzurdu. Rahmet peygamberini olan peygamberin izinde gitmenin onuruna ve şerefine kavuşmuştu. O Rahmet Peygamberi'ki kendisini taşlayanlara bile merhamet etmiş Âlemlere Rahmet bir peygamberin ümmeti olmanın şerefine nail olmuş Ve merhametin ne olduğunu öğrenmişti Allaha şükür etti. Çünkü dedi, değer verme yargısı bu kadar basit olamazdı ve daha önceki yaşamımdaki gibi değerlere verdiğim yönsüz ve terazisiz bir değer biçtiğim için hayatımda her şey anlamsız ve manasızdı ve ben o nedenle hüsrana ve çöküntüye uğramıştım dedi. Hayatımın her alanı çöküntü bölgesi ile çevrilmiş, yollarım çöküntü hendeği ile darmadağın olmuş ve o nedenle yolumu kaybetmiş ve yorgun düşmüş gönül kırıklığı ve çöküşü ile mahzun ve çaresiz kalmıştım dedi ve Rabbine yolunu dümdüze çıkardığı için tekrar şükür etti. Hüsrana o kadar çok uğramıştı ki hüsransız bir anı ve saati yoktu ve bu yüzden çok acı çekmişti, beklediği beklentileri her defasında gerçekleşmiyor acı çekme oyunu oynamaya tutulmuş çocuklar gibi acıları ve hüsranları oynuyordu. Acı çekmek ve duymaktan tüm hisleri körelmiş deli danalar gibi her tarafa çarparak ve yalpalayarak yürüyenler gibi önünü ve yönünü şaşırmış biçaresiz kaldığı anda Merhameti, affı, lütfü,keremi..... Sonsuz Allah elinde tutarak, yönünü ve gönlünü, affın berrak sularında yıkayarak, doğru yola iletmiş ve yönünü çevirmişti. Bu yön İslamiyet'ti ve onun için çok değerli ve paha biçilemezdi değeri tartılamaz ve anlatılamazdı ve yazılamazdı. Huzurun pınarını Rabbinin yardımı ile bulmuştu doya, doya içiyor ve günde beş defa yıkanarak gönül huzuru içinde, huzurun kapısı açmış ve dilediği gibi giriyor ve diğer insanlarında bu huzuru bulması için dua ediyor ve bu anlamda çalışıyor ve anlatıyordu İslamiyet'i ve iç ve dış gönül huzuru olan İslamiyet'i.
Mehmet Aluç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder