Öylesine tertemiz dünya ve dünyanın hayalini kuranları, kendi fikirsiz fikriniz uğruna yok ederek yıkanların, kendilerine ait temiz bir dünyaları olmamasına rağmen, neden tertemiz bir dünya ve dünya hayali kuranların hayallerini yıkmaya çalışmasını aklım fikrim almıyor, saatlerce düşünüyorum bir anlam ve mana veremiyorum! Tamam, sen kendi özgür iradeni satılığa çıkararak kendi o tertemiz dünyanı hayallerini satmış olabilirsin ama neden senin gibi olmayanlarında, senin gibi rezil olması için uğraşırsın? Kendi yarını olmayan yıkan planları ile güya özgürlükleri inşa edecek olan fikirsiz fikrin ile olmanın bir an iyi değil kötü olmadığını nasıl düşünmez ve izan etmezsin anlamış değilim!
Kendisine mutlulukla mırıldanarak koşan yarınların ayağına çelme takarak, onu geri döndüreceğini sanıyorsan yanılıyorsun, yarınlar tökezlese de, gözü de bağlansa da gelmeye ant içmiş yola çıkmış, o güzelliği çirkinlik ile değiştirmek mümkün değil, yol bir anlığına karanlık olsa da ufukta doğmaya hazır güneş var…Sen kendini hayallerini yarınlarını yitirmiş olabilirsin ama yarınlarını hayallerini yitirmeyenden ne istersin? Tamam, yüreğin karanlıklar içinde kalmış olabilir ama hiç olmazsa pırıl pırıl tertemiz o yüreklerin sevinç ışıltısını görmeyecek kadar nasıl bakar kör olursun bunu izah etmekte pek mümkün değil! Yanlışlıklarla dolu hayatına bir gülümseme ekmek sana o kadar uzakta değil, bak dünyaya bak açan çiçeklere mevsimlere hep sana gülümsüyor, az gözlerini aç gönül gözün kapısını aç bak… Seni kıskıvrak yakalayanlara pişmanım diyorsun ama serbest iken, hiç pişmanlıktan eser yok yüreğinde adımlarında fikrinde, buna ne demek gerekir haydi izah et anlat anlayalım bilelim, sana yardım edelim!
Ah nefret ile gülümseyen yıldızların altındaki mutluluğu siyaha boyayanlar, yakıp yıkanlar, kendisi gibi bir başına çaresizlik içinde herkesin olmasını isteyenler nedir bu nefret ve kin? Batan güneş ile karanlığa batan gece gibi karanlık gönüllerinizde hiç mi sevda yok yüreğinizde gülüşünüz de fikriniz de? Gözlerinde yeniden doğan güneşe hasret dolu bakışların feryadını daha ne zamana kadar kulak tıkayacaksın, hiç mi gülümseyerek etrafına bakmayacaksın, hiç mi elini vicdanına koyarak yaptığın onca hatanı anlamayacaksın?
Ah ne zor güzel olanı öldürmek yok etmek hala farkında değilsin, güneşin sımsıcak herkesi ısıtan sıcaklığın fark etmen, gülümseyerek sana geleni kahr etmek ne kadar zor hala anlamayacaksın, ne zor ne elim dolu hüsran dolu bir an ve zaman senin için! Zaten sen bunları anlamış olsaydın şimdi seninle sahil kenarında acı bir Türk kahvesi içerek, gülümseyerek bize koşan yarınlara ve insanlara gülümseyerek kahvemizi içiyor olacaktık. Ah bunları yazmak ne kadar zor, anlamak için anlamsızlığı anlamak ne kadar zor ve elem verici bir durum olduğunu bilemezsin, kalemler kırılaydı böyle bir yazıyı yazmasaydı, ah heceler yok olaydı bunları yazmasaydı desem de onlarda olmazsa gönlümde'kileri nasıl dışarıya aktararak yazacaktım bilmiyorum!
Bir lütuf değimli gülümseyerek yarınlara bakmak, düşman ile dost olmadan haddini el ele bildirmek vatan toprağına namahrem eli değdirtmemek çiğnetmemek cennet vatanda gülümseyerek akıl fikrimizi satmadan köle olmadan yaşamak daha güzel değimi? Yine cevap vermeden susuyorsun? Tek başına yalnızlığın kör karanlığında boğulmadan, güneşe ışığa doğru koşmak için geç kalmış değilsin, haydi at bir adım gülümsemeye doğru, korkma seni ısırmaz yok etmez ,yeniden diriliş ile seni yeniden insan yapar, yeter yıllardır döndüğünde her tarafta her yöne çarpılarak bedenin yaralar içinde çarpmasına ezilmesine son ver artık… Bestesi güftesi notası sözü olmayan ağlatan viran olmuş sözsüz sözlerin arasından kaç kurtul, kendine sözü, güftesi notası olan yarınların gülümsemesini anlatan besteler yap bize de oku hep birlikte zevk ile dinleyelim…
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder