İnsan bunca hınca hınç
nefreti savaşı ölümleri görünce okuyunca sormuyor acaba biz insan mıyız yoksa
nefret dolu bir insan görüntüsüne bürünmüş bir vahşi bir varlık mıyız diye?
Bizler dünyayı güzelleştirmek süslemek el ele gönül Gönül’e yaşamak için
dünyaya gelen fani kullarız ve bu üç günlük dünya hanında bir nefes alarak
ahirete yanımızda dünyada kazandığımız güzellikler iyiliklerle gidenlerden
değil miyiz? Evet, aynen böyleyiz lakin yaşarken bunları unutan, sadece kendi
çıkarı için yaşayan akıl ve duygusu ile hareket etmeyen vahşilere döndük, ne
kadar korkunç ve ürkütücü değil mi? Acaba hangi hainlik nefretle dolu bir
tesadüf bunları yolumuza çıkardı diye soranlarımız vardır ama yanlış sorudur
bu! Doğrusu bizler hangi elimizle bu hainlik ve nefreti gönlümüze nasıl aldık
şeklinde olması gerekirken, suçu başkalarında aramanın edepsizliği ile
kendimizi aklayarak hala boş işler ve düşünceler içinde çırpınarak yaşamaya çalışıyoruz,
pes doğrusu!
Aramızda yakınlaşmanın
bir sonu yok ki sevgi saygı gülümseme ile birbirimize yaklaşmamız gerekirken
her nedense umman umman bir birimizden kaçıyoruz! Kendimizi kendi suçumuzla
aldatarak suçumuzu makul görerek tüm güzellikleri bir hiçlik uğruna feda ederek
yaşamayı seçtik adeta! Her şey bitti mi acaba? Geri dönüşü mümkün değil mi
acaba? O güzellikleri mutlulukları sevgiyi tekrar gönül gönül’e yaşamak içim? Elbette
ki her şey bitmedi, geri dönüş yolumuz hala açık. Bir birimize sımsıkı
sarılmanın acı dolu şiddetini yaşamadan, dönelim yanlış yolumuzdan sarılalım
sımsıkı birbirimizi, kendimiz için değil hepimiz için çalışalım dost olalım
gönülden dertlerimize çare olalım.
Zaten birbirimize vermek
için fazla bir şeye de gerek yok, gülümseme sevgi saygı birbirimizin
haklarımıza gasp etmeden yaşamak ve gasp edenlerinde dersini haddini el ele vermek
den fazla bir beklentimiz de yok. Hiç birimiz, birimiz için saraylar kurmamıza
zaten gerek yok zaten gönüllerimiz birer saray sadece kapısını bir birimize
açalım yeter. Yoksa bu ayrılık nefret benlik sevdası bizi diri diri mezara
gömecektir bundan da emin olalım. Muhabbeti yok ettik bilmeden gerek yok dedik,
söylenecek birbirimize güzel bir söz ve yarın yok dedik kabuğumuza yalnızlığın
karanlığına gömüldük, karanlık gibi karanlık olduk, ışıkları da kapattık
karanlıkta sağa sola çarparak yıkarak yürümeye çalışıyoruz pes doğrusu! Nasıl
düştük böyle yıkımla dolu bir zaafa anlaşılır gibi değil, insanlara insana
nasıl utanmadan edepsizce iftira atılır hayret doğrusu! Nasıl yıktık bu
gönlümüzü gönüllerimizi ellerimizde hala gezer birer adet kürek. Bırakalım
elimizdeki kor alev yakan kürekleri, çıkaralım diri diri gönlümüzde
yaşattığımız benlik kokan iğrençliğin leş kokan rehberini yol haritasını…
Baksanıza iğrençlik leş kokuyor hala burunlarımızda mı koku almıyor? Haydi,
sevmeye sevilmeye inanın bundan daha güzel bir adım ve gülümseme bulamayız bu
dünyada.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder