Korku düşlerinin
sahilinde koşarken yarına, hissiz duygularım sensiz kırılgan iken ben
zamansızlığın uçurumuna düştüm kaldım sensiz sıkılgan. Çağırsam koşar gelir misin? Düşsüzlük ülkeme
gelir düşlerime düş olur musun? Haydi, gel öyle ise asırlardır bekliyorum
gelmiyorsun, yollarında yangın mı var? Adımlarında soluksuz nefesin soluksuzluğumu
var?
Yere düşen şiirlerim
gibi feryat sız sessizliğin uçurumuna mı düştün de gelmezsin? Ah bilsen seni ne
kadar özledim, gözlerim beklemekten kör oldu karanlık gecelerde…
Ç/alıntı kelimelerin
kifayetsiz denizinde gemilerin mi alabora oldu gelmezsin? Demsiz çaylarla
yapılmayan muhabbetlerin uçurumuna mı düştün de sesin soluğun asırlardır
çıkmaz?
Boşuna soruyorum ben bu
soruları biliyorum. Nakarat korkuların hücresinde bana uyanıklık veriyor bu
sorular, gerçeğin aynasında bu sorular bana senin imgesizlikten ne kadar uzakta
olduğunu nankörlüğünü hatırlatıyor.
Ah bu sorular gerçeği
gün yüzüne çıkaran sorular. Ölmüş gülüşlerinin morgunda soğukluğunu meydana
çıkaran sorular iyi ki v/arsınız, sizsiz gerçekler nasıl çıkar meydana, nasıl
düşer maskeler suratsız suratlarda?
Kangren düşsüz
gözlerinde hayat bekleyen ben, ne kadar aptalmışım derken şiirlerimin kefenine
sarılı bedenim beni öpen şiirden, buselerle ben hayatı yaşıyorum şiirlerin beşiğinde
artık, gelme artık gelmene gerek kalmadı.
Demir ağlarla örülü
hayatının zindanında, aşılmaz dağlar ardındaki mahzeninde sen kal gelme bu bana
yeter.
Mehmet Aluç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder