Ey sevgili ey dostlar
yüreğe zincir vurulur mu? Yürek zincirden anlar mı? Bir sevmeye görsün kalem kaşlıyı,
üzüm gözlüyü, sırma saçlıyı, selvi boyluyu… Parçalar kendisini, karşısındakini
parçalamaz Dicle nehri gibi durgun sevgilinin gönlüne akmaya çalışır.
Siz onun sessiz
feryadını göremezsiniz ancak karşısında gönülden seven aşka gönül kapısını açan
sevgilisi duyar hisseder. Aşk denizinde her kulacı bir ummandır, lakin o yavaş
atar kulaçlarını, yudum yudum sevgilinin gönlüne akmak için, bal dudağında aşkı
damla damla içmek için, ıtır kokan sinesinde aşk kokusunu nefes nefes sinesine
çekmek için…
Onu bir meczup gibi
görenler anlamaz aşk’tan sevgiden, ne zormuş derler bu aşığın hali, oysa ona
aşksız yaşamak zordur çiledir kahırdır bilmezler…
O her sabah nazlı yârin
gözlerinde uyanmak, gülümsemek adım atmak ister, ona merhamet ile yürümek aşkın
bahçesinde yetiştirdiği yaseminleri sunmak ister bıkmadan usanmadan bir ömür
boyu…
Gönlünde de vardır Kuran
İle gül kokan nur Resul ile iman onunla hayatına yön verir, bilir aşkı gönlüne
yerleştiren yüce Rahman, onun mutluluğu ile secde de şükür gözyaşları döker,
eğer aşk olmasaydı böylesine mutluk ve sevgi kapısı nasıl açılacaktı, kim gönle
yerleştirecekti korkusunu yaşamaktan uzaklaştıran Yüce Rahman’a hep secde de
şükür eder. Hele birde içine baldan
sabrı katmasaydı, nasıl vuslata kadar geçen zamanda nazlı yâri kollarında
sarmak için bekleyecekti…
Islak olmayan
kaldırımları aşkın gözyaşları ile ıslatırken, görür sevgili karşıda, hayran kalır
gönlündeki aşk’a ve yasemin kokan kokusuna, bilir gönlündeki yaseminleri
kendisi için yetiştirmiştir, gülümser edep ile… Perde perde gözü, gönlü aşk ile
açılır yüreğinde tatlı aşkın huzurunu hisseder, karşısındaki seveni aşkı ile
gönlünü titretir yasemin kokuları ile biraz önceki hava ile şimdiki hava değişmiştir,
cennetten kokular gelir, kaşı kara, kalem kaşlı, üzüm gözlü nazlı nazlı
sallanarak yürüyen genç kızın burnuna…
Bir anda şehri aşk
boyamıştır baştan başa iki gönlün vuslatı ile müebbet hapis yemiş gönüllerin
kapı sürgüleri paramparça olurken, ey sevgili ey dostlar yüreğe zincir vurulur mu?
Yürek zincirden anlar mı? Bir sevmeye görsün kalem kaşlıyı, üzüm gözlüyü, sırma
saçlıyı, selvi boyluyu… Parçalar kendisini, karşısındakini parçalamaz Dicle nehri
gibi durgun sevgilinin gönlüne akmaya kavuşmaya aynı nehirde karışmaya
birleşmeye çalışır.
Gel ey sevgili aşkın
tövbesi ile gönlümü yıka
Aşkın gülen gözleri ile
elimi yüzümü yıka
Gelmez geceleri getiren
ey aşk ömrümü yıka
Seninle gönüller
seveceğini arar
Sen değilsin inan
şerbetli çilenle zarar
Seven içinde her an
kendini arar
Sende seven gönlü
merhametli kollarınla sararsın
Ey aşk
Kürek kemiklerimi
mutlulukla kıran aşk
Sıtma nöbeti ile yârin
gözlerinde beni güldüren aşk
Ve işte dudaklarımı
senin isminle her an açıp kapatıyorum
Yollarda hayalimle bana
gülen aşk
Eksik olan beni
tamamlayan aşk
Sana kimler zincir
vuracak
Kim önüne set çekecek
ağlatacak
Sen bendesin ben
sendeyim
Ne ben sendeyim ne sen
bendesin
İkimizde yüce Rahmanın
önünde secde eden iki yüreğiz
İkimizde yüce Rahman’dan
bir nefesiz
Mehmet Aluç (Kul
Mehmet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder