İki yay uzunluğunda olan
bu kısacık hayatın yolunda, kapılarını kapattığımız kapılara bazen gitmek ve
kavuşmak için, hasretin gönülde volkan
gibi kaynaması gerekiyor, gel gel diye gitmek istemediğimiz küskünlükle
kapısını kapattığımız kapılarda hasret çağırır. Nihayetinde hasretin yakan kor
alevini söndürmek için, gitmek bizim için kaçınılmaz olur. Bazen dipsiz
karanlık kuyular da kalmışçasına kendi hayalsiz ‘ligimizin kör karanlığında
sevdiklerimize gönül kapımızı kapatırız, hasretin sancısını çekeriz ta ki
sabrın son adımı ile yıkılmamıza bir an kalana kadar. İşte o zaman hasret kor
alev yakar, gitmeler varmalar bizi çağırır ve o zaman gitmeler kaçınılmaz olur,
hasret kavuşmalar gitmeler varmalar ile son bulur sancılar…
Gidip
kavuşmalar ile ruhumuzu huzurla aydınlatan dinlendiren gitmeler ve kavuşmalar…
Canlı canlı huzuru ruhunuzda hissetmek, sancılara son vermek için gitmek ve
varmak gerekir varılması gereken yerlere.
Hoş görünün sevginin özgür düşüncenin adımları ile coşkuyu yaşamak hayat veriri
bizlere, bu nedenle kapısını kapattığım dostların akrabaların veya bir
kızgınlıkla kapısını kapattığımız sevgilinin yanındaki hasreti söndürmek için
gidip varmak gerekir. Hem onun yanındaki hem de bizi yakan, hasretin kor
alevini söndürmek için. Aranılsa da hiçbir yerde bulunmayan hiçbir dünya
ülkesinin anayasasında bulunmayan sadece dinimize ait bu sevgi birlik
beraberlik ruhu hoş görünün… Güzelliklerini bulmak ve kavuşmak mümkün değildir.
Bu Müslüman olan biz müminlere yüce Allah’ın bir Lütfü keremi ihsanıdır. Sancılar
içinde ölümü yaşarken, varmak kavuşmak ile yeniden doğuşları yaşatan kavuşmalar,
her zaman birlik ve beraberliğimizi vazgeçilmez çelikten halatı olmuştur, hiç
kimsenin kopartamayacağı ilahi bir köprü varış kapısı…
Hasret özlem ile sevince
dönüşen anlardaki dilde dökülen tatlı huzur dolu sözlerin ekseninde dönmek,
insana inanılması çok güç tatlı bir haz vermektedir. Yoksa Kerem ile Aslı, Leyla
ile Mecnun neden hasretin volkan gibi gönülde yakan ateşine son vermek için, gitmenin
varmanın yani kavuşmanın yok olan o anki kapısını aramak için, yıllarca
arasınlar çöllerde veya dağları delerek arasınlar, Mecnun yıllarca neden varmak
gitmek güzel olmasaydı çöllerde ne diye arardı. Ferhat o zamanın teknolojiden
yoksul anında eli ile yıllarca dağları delmek için ne diye uğraşsın ki… Bu
anlamsız hasretin karanlığında kurtulmak için gidelim varılması gereken kapıya
varalım, kucaklayalım gönüllerimizi, karanlık yanını varmanın gitmenin güneşi
ile aydınlatalım. Bazen binlerce
sözler ile anlayamadığımız, kızgınlıkla kapattığımız kapıların kapatmanın ne
kadar yanlış olduğunu söyleyen, hasret olmasa idi bu hatamızı yanlışlığımızın
nasıl farkına varacaktık? Hakikat yanlışlığı ayan beyan gösteren bir güneşidir,
onu kapatarak söndürmek hiçbir zaman mümkün değildir.
Hasreti
kavuşmalar varmalar ine son vermek, kendi yanlışlığımızın kor alevini hakikatin
aynasında görmek her zaman bir erdemdir. Hakikat ile hasretin yakan kor
alevini görmek ve söndürmek gerekir, bu alevi görerek söndürenlerden olmak
dileği ile selam ve dua ile.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder