Dilimizde yaşantımızla
uyumlu akıcı olmayan rollerin sözleri ile hissediş ve uyanışı taşımayan
sözlerle bize ait olmayan rolleri oynamanın peşinde, yıkılmak için hala
koşmanın derdindeyiz. Yumuşacık
dokunuşlardan gönüllere hitap etmeyen hecelerden uzak sözlerin fırtınasını
estirerek, hala biz kazanalım derdindeyiz. Sorgulamadan neden uzak
diyarlara kaçarak, kendimizi kendimiz olarak yaşamaktan utanıyoruz veya buna
layık görmüyoruz? Zafer ve başarıyı bir kişi kazanır herkes bunu yaşar
birliktelikle beraberlik içinde. Elimizde dünya denilen asa ile dünyada
gezinirken önümüzde oynayacağımız rol hayatımıza yazılmış iken farkında mıyız
bilmem ama biz hala başkalarının rollerini çalarak, oynamanın peşindeyiz. Mesela zafer ve başarıyı hep biz kazanalım istiyoruz!
Sanki Âlemlerin Rabbi Yüce Allah, bizden neden zaferi kazanmadınız diye
soracakmış telaşında, hayatımızın rolümüzü oynamak yerine, başka rolleri
çalarak oynarken vasat bir performans ile başarısızlığı yaşamanı hezimetinden kurtulamıyoruz.
Acaba hiç düşündük mü başarı ve zafer
yolunda hep birlikte yürürken, zafer ve başarıya giden bu yolda yürüyenlerle
yola çıkanlardan olsak, yolda yürüyenlere bir sığınak liman olsak, yol olsak
düşeceği zaman uzanacağı bir el olsak, yağmur yağarken altında duracağı bir
durak olsak, yeis’e düştüğünde onu motive eden olsak…
Zafer
ve başarıya ulaştığında hep birlikte kazanmış olsak, en güzeli bu değil midir? Neden
rolümüzün bu olacağını bile bile, başkalarının rollerini çalarak oynamaya devam
ediyoruz? Belki gerçek rolümüz budur, zafer başarı için yola çıkmak bizim
görevimizdir, başkalarının zaferi kazanması için yardımcı olmak el ele göğüs göğse
yürüyerek varmak asil görevimiz ise, neden başkalarının rollerini çalarak
oynamanın peşindeyiz bunu anlamak pek mümkün değil! Neyi almanın peşindeyiz
bizim olmayanın mı? Bizim olmayan neden bizim olsun? Bize uyar mı acaba? Neyi
almalıyız veya ne olmalıyız? Hiç düşündük mü acaba? Rollerimiz haykırırken bu
senin gerçek rolün değil diye haykırırken, biz hala yanlış rollerin peşinde, zaferi
başarıyı biz kazanalım, bizim adımız zaferle beraber anılsın demenin peşinde
ömrümüzü heba etmekle meşgulüz? Gözlerimizde kendimize ait olmayan bakışların
anlamsızlığı ile hala etrafımıza bakarken, bom boş bakarak bir şeyler anlamadan
bakıyoruz! Neden bize ait olan rollerimizin suflelerini duymamaz’lıkdan
geliyoruz? Duyalım kulağımıza söylenilen rollerimizin sözlerini!
Acaba gerçek rolünün sesini duyan var mıdır, yoksa hepimiz mi duymamaz’lıktan geliyoruz o nedenle mi hep kaos ve yıkımları yaşıyoruz? Yüreğimizin derinliklerinde bizi biz yapan, yardımcı olmaktan başka bir rolümüz olmayan bu zafer ve başarı yolunda içimizden birisinin zafer ve başarıyı yakalamasına yardımcı olmamızı isteyen rolümüzü neden hissederek oynamıyoruz? En acımasızlıkla zaferi kazanacak olanı neden uzak diyarların karanlığında terk ederek, tek başına yola çıkıyoruz ki? O zaferi belki biz kazanmayacağız, uzak diyarlarda karanlıklarda bırakacağımız o insan kazanacak bizim yardımımızla ve hep birlikte kazanmış olacağız, buda en güzeli değil midir acaba? Ne dersiniz sizlerde bu konuda acaba? Selam ve dua ile kardeşlerim
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder