Bu Blogda Ara

14 Mayıs 2015 Perşembe

Ecdadımız



Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın
Gölge ağacına sığınan mahzun kul bırakmazdı dahi ufukta
Gönüllerinin sarayında misafir ederlerdi bir solukta
Dağların yamacında oturur, ama kulun gönlüne yakın olurdu
Fırtına ekenlerin fırtınalarını biçer yüksek yamaçları dümdüz ederdi
Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın

Gönlüne şan değil kana kan değil cana can idi ecdadımız
Müjdeleri almaz bağışlardı âleme mehtaba güneş gönüllere neşe
Gülümserken enginlere karanlıklara güneş gibi doğardı peş peşe
Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe
Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın

Ufuktan ufuklara gönül arardı nöbetleşe
Akan gözdeki yaşları silelerdi pürneşe
Güneş gibi engin gönülleri ile güneş gibi doğarlardı âleme peş peşe
Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe
Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın

Kırlangıç gibi idi gönüllerinin kanadı uçarlardı mazluma kanat açarak
Kuraklıkta batan solan çiçeği sularlardı usanmadan emek sarf ederek
Yıldızsız gecelerde gökyüzünde yıldız olarak doğar aydınlatırdı âlemi
Güzel gülümser güzeli inşa ederdi eli gönlü tükenmez kalemi
Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe
Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın

Tarifini yapma ey kul Mehmet tarifi çok zordur ecdadının
Gönül denizinde gönüllere yüzerdi her anı idi apaydın
Kadir kıymetini bilemedik üzdük gittiler gelen yok günün olsa da aydın
Kan kokan virane aymaz gönlümüz var ne oldu bize yok mu söyleyen
Gözlerinde akar yaşımız silen yok neyi aradığımız bilmeyen sarhoşuz ortada kaldık
Yürümeden yolda, yolda kalan yorgun biçareyiz ümitsiz gönüllerle çölde kalmış bedeviyiz
Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe
Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın
Mehmet Aluç


Hiç yorum yok:

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç