1991 yılında 81 Türk şairin birbirinden bağımsız olarak yazdıkları savaş karşıtı dizeler bir şiirde toplanmıştı. Körfez Savaşı’nın gündemde olduğu o dönemde bu dizeler Refik Durbaş ve Orhan Alkaya tarafından kurgulanıp birleştirilerek bir şiir haline getirilmiş ve 8 Şubat 1991 tarihinde düzenlenen bir toplantı ile duyurulmuştu. Düzenlenen toplantıda şu sözlere yer verilmişti: “Eşit, özgür, adil bir dünya düzeninin kurulabilmesi için insanlar ve tüm canlılar arasında barış ve uyumu gerçekleştirmenin kaçınılmazlığını bilerek, Türkiyeli 81 şair, ülkemizin de sürüklenmek istendiği hegemonya savaşına karşı, yaratıcı güçlerini ve üretimlerini birleştirdi. Şiir, tüm sanatlar içinde belki de en kişisel olanıdır. Bu şiiri oluşturan şairlerin pek çoğu kişisel üsluba sahip sanatçılardır. Dünya edebiyatında, kurgulanmış dizelerden oluşan böyle bir şiire rastlanmamasını da, bu kişiselliğin doğal sonucu saymak gerekir.”
“Barış İçin Dizeler” adı verilen bu şiire dizeleriyle katkı sunan şairler ise; Meltem Ahıska, Oğuzhan Akay, Gülten Akın, Merih Akoğul, Hulki Aktunç, Teoman Aktürel, Sina Akyol, Orhan Alkaya, Melih Cevdet Anday, Behçet Aysan, Mehmet Başaran, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Nur Bulum, Eray Canberk, Mazhar Candan, Ali Cengizkan, Metin Cengiz, Erol Çankaya, Cevat Çapan, Müslüm Çelik, Çınar Ciğ, Veysel Çolak, Arif Damar, Refik Durbaş, Salih Ecer, Gültekin Emre, Enver Ercan, Müştak Erenus, Abdullah Rıza Ergüven, Ebubekir Eroğlu, Seyhan Erözçelik, Cezmi Ersöz, Turgay Fişekçi, Hamdi Gedik, Tarık Günersel, Aydın Hatipoğlu, Gunseli Önal, Özdemir İnce, Orhan Kahyaoğlu, Semih Kaplanoğlu, Sefa Kaplan, İsmet Kemal Karadayı, Hidayet Karakuş, Turhan Kayaoolu, Mehmet Kemal, Şükran Kurdakul, Akif Kurtuluş, Onat Kutlar, K. İskender, Kerim Mert, Özkan Mert, Mehmet Müfit, Lale Müldür, Seyyit Nezir, Mehmet Ocaktan, Ahmet Oktay, Fergun Özelli, Adnan Özer, Kemal Özer, Lütfu Özkök, Ali Püsküllüoğlu, Sennur Sezer, Zafer Şenocak, Cahit Tanyol, Tuğrul Tanyol, Berin Taşan, Suha Tuğtepe, Engin Turgut, Gürhan Uçkan, Mehmet Uzun, Mehmet Fikri Ünal, Kubilay Ünsal, Ramazan Üren, Aydoğan Yavaşlı, Hilmi Yavuz, Necati Yıldırım, Hüseyin Yurttaş, Can Yücel, Nihat Ziyalan ve Gülsüm Akyüz idi.
Barış İçin Dizeler
Evsiz kapılardan girip çıkıyorum
Kalbim dünyanın ortasında bir menekşe
Neft ve kan, zambak cesetlerinde çürüyen leke
Çakı bile çekemediğim iki karanlık arasındayım
Karda bir çiğdem, dikende bir kuş gibi yakıp kavrulan yanıp kavrulan bir akıl
Anın sıkı dokusuna sığınan yoksul akıl, alkışların uğultusuyla
Büyütür bütün savaşların anasını; ah Asur!
Savaş, ah tükenen karanlık
Topallayan deli kalbim, böyle başlamak istemezdim
Kimdi bana insanlığın soylu bir geleceği olacak diyen
Alev gözler alevleri yardı ölü çocukların ak gözlerini anmak için…
Duyamam yaprağın sesini orman gümbürderken
Olmak veya olmamak, bütün hatırladığım bu
Yaşam da kanıyor insan da, ensemizde ölümün soluğu
İyi savaşlar sayın seyirciler, devam edin seyirci kalmaya
Naklen cinayet çağı bu, katilin yüzü flu
“Derslerinizi sakın ihmal etmeyin”
Şiir unutmaz, “canlı yayın ” yapsa da ölüm
Savaş, içi dışı kül kokar
Savaş, iki ağzı kırık bir kama
Başkalarının kanıyla da ölebilir insan
Şimdi yalnızca adları Savaş ve Zafer olan çocukların dönüşünü düşünüyorum
Ölümün adıyla
Kan diyorum kan ve fırlıyorum ayağa, tutun şu savaşı
Acıların ve düşmanlıkların yıldızlararası dönemi bittiği zaman
Orion’un uyum şarkıları çıkacak aramızdan
Hangi savaş yüz akıyla çıkmıştır savaştan
Savaşı insanlık kadar eskidir diye haklı çıkarmak isteyen
Bilsin ki, barışı insanlık kadar yenidir diye övünüyorum ben
Kanayan bir Orta Doğu ikindisiyle açıklıyorum gizli güllerimi
Korkusuz kır çiçekleri önünü keser kesmez
Savaşçı diz çökecek göreceksin
Ey kin ve kibir bekçileri
Şafak; sizin ateşiniz üzerinde doğruluyor şimdi
Rüzgârın çarmıhında donardı anılarımız
Şimdi bir buğusun artık zamanın teninde
Rüzgâr: Gümüşi bir ırmaktan su içerkenki
Yürek zaten biliyor tohumlu ölümleri
1-3 nöbetini ölüm tutuyor askerin gözlerinde
Bir aynaya bakakalmış gibi ardında uçup giderken hayat
Petrolden tez tutuşur alın teri
Ancak akrep zefiri yaraşır mürekkepliğe
Kâğıt turnam hey, yolların durduğu görülmemiş dağ titreşirse
Kör tarih gözümüzü oymak istiyor
Neler mi söylüyor ölü asker? Öldüğünü söylüyor, naklen söylüyor
Lav düşüyor dünyanın bütün ırmaklarına gül yerine
Riyadır, ölsem damarlarım boşalır
Böler uykuyu o ses; savaş, ah yır!
Barış güçlü insanların yapıtıdır
Savaş, korkakların cesaretidir
Cesetlerdir bu ülkenin rozetleri
Marşlarla büyür bir yanım, bir yanım hep çocuk simdi
Çocuklarına ne yaptın diye sormuştu toprak
Barışı üzdüm savaş çıktı
Batar kâğıttan çocuklar kara karanfilin körfezinde
Savaş oldu, süt bardağı kırıldı çocuğun
Maviyi kim oldurdu, ilk kuşu onun içinde
Acısı en çok çocuklara düşer savaşların
-Her çocuk bir çekmece- Anneleri boğuluyor içlerinde
Ölümcül ışıklar aydınlatacaksa geceyi -karanlık kalsın-
Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur
Kan saldırır kum saldırır Orta Doğu’dur yüreğim kum’saldır
Girmeyin dizelerime gürültülü gölgelerinizle
Kemikten zarlarla oynanan kıta kumarı
Korkusunu apacı dener kendi yüzünde
“Le emma ma yenfeun – Nase fimeksu fil arz” ise
Ben bir olabilir insanım, tiksinirim başkan ve generallerden
Burda, orda, Ur’da
Yüzünden düşen harfte gizle beni
Günler geçtikçe Taş’la Kitap arasında
Debeleniyorum, Fırat’ın kanlı sularında
Tadı derinliğimizde uğuldayan gün balı
Savaşı istiyorum aşkla; savaş barış’sa
Okyanus uzunluğunca petrolden bir tabutun örttüğü o karabatakla yan yana
Sevgilim, beni kana koşan dünyadan koru
Kurtuluş türküleri gibi insanı çarpan
Barış kavgamızdır
Barış, uzun aşk geceleri gibi yüce dinginlik
Sen bozacaksın oyununu bezirganın
Savaşı göğüsler yaşam
Apoletlerim yok. Param var. Bana da silahlar satın;
İşgal edeyim geleceğini barışın
Allah allah ateş geliyor, Allah allah barış geliyor
Silahları, silahsızlanmaları, silah satanları, can bezirganlarını anlatır bu destan
Yazık ki kudurmuş Pentagon’un bir dişi de İncirlik
Övmüyorum yiğitliğini senin
İnanmıyorum yiğitlik olduğuna insan öldürmenin
Cenge ve cengavere hayır, ölüm kusanlara, yeryüzünü karartanlara
İnsan bitince başlar kavga
Yaşamı ateşe vermeyin
İnsanlar barışa barışa…
Benim tanıdığım Savaş’la savaş körfezde rakı içer
Ben seni öptüğüm gün istemiştim hiç ölmemeyi, söylemiş miydim?
Seni savaş, ne zaman öptüler
Kalbim dünyanın ortasında bir menekşe
Neft ve kan, zambak cesetlerinde çürüyen leke
Çakı bile çekemediğim iki karanlık arasındayım
Karda bir çiğdem, dikende bir kuş gibi yakıp kavrulan yanıp kavrulan bir akıl
Anın sıkı dokusuna sığınan yoksul akıl, alkışların uğultusuyla
Büyütür bütün savaşların anasını; ah Asur!
Savaş, ah tükenen karanlık
Topallayan deli kalbim, böyle başlamak istemezdim
Kimdi bana insanlığın soylu bir geleceği olacak diyen
Alev gözler alevleri yardı ölü çocukların ak gözlerini anmak için…
Duyamam yaprağın sesini orman gümbürderken
Olmak veya olmamak, bütün hatırladığım bu
Yaşam da kanıyor insan da, ensemizde ölümün soluğu
İyi savaşlar sayın seyirciler, devam edin seyirci kalmaya
Naklen cinayet çağı bu, katilin yüzü flu
“Derslerinizi sakın ihmal etmeyin”
Şiir unutmaz, “canlı yayın ” yapsa da ölüm
Savaş, içi dışı kül kokar
Savaş, iki ağzı kırık bir kama
Başkalarının kanıyla da ölebilir insan
Şimdi yalnızca adları Savaş ve Zafer olan çocukların dönüşünü düşünüyorum
Ölümün adıyla
Kan diyorum kan ve fırlıyorum ayağa, tutun şu savaşı
Acıların ve düşmanlıkların yıldızlararası dönemi bittiği zaman
Orion’un uyum şarkıları çıkacak aramızdan
Hangi savaş yüz akıyla çıkmıştır savaştan
Savaşı insanlık kadar eskidir diye haklı çıkarmak isteyen
Bilsin ki, barışı insanlık kadar yenidir diye övünüyorum ben
Kanayan bir Orta Doğu ikindisiyle açıklıyorum gizli güllerimi
Korkusuz kır çiçekleri önünü keser kesmez
Savaşçı diz çökecek göreceksin
Ey kin ve kibir bekçileri
Şafak; sizin ateşiniz üzerinde doğruluyor şimdi
Rüzgârın çarmıhında donardı anılarımız
Şimdi bir buğusun artık zamanın teninde
Rüzgâr: Gümüşi bir ırmaktan su içerkenki
Yürek zaten biliyor tohumlu ölümleri
1-3 nöbetini ölüm tutuyor askerin gözlerinde
Bir aynaya bakakalmış gibi ardında uçup giderken hayat
Petrolden tez tutuşur alın teri
Ancak akrep zefiri yaraşır mürekkepliğe
Kâğıt turnam hey, yolların durduğu görülmemiş dağ titreşirse
Kör tarih gözümüzü oymak istiyor
Neler mi söylüyor ölü asker? Öldüğünü söylüyor, naklen söylüyor
Lav düşüyor dünyanın bütün ırmaklarına gül yerine
Riyadır, ölsem damarlarım boşalır
Böler uykuyu o ses; savaş, ah yır!
Barış güçlü insanların yapıtıdır
Savaş, korkakların cesaretidir
Cesetlerdir bu ülkenin rozetleri
Marşlarla büyür bir yanım, bir yanım hep çocuk simdi
Çocuklarına ne yaptın diye sormuştu toprak
Barışı üzdüm savaş çıktı
Batar kâğıttan çocuklar kara karanfilin körfezinde
Savaş oldu, süt bardağı kırıldı çocuğun
Maviyi kim oldurdu, ilk kuşu onun içinde
Acısı en çok çocuklara düşer savaşların
-Her çocuk bir çekmece- Anneleri boğuluyor içlerinde
Ölümcül ışıklar aydınlatacaksa geceyi -karanlık kalsın-
Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur
Kan saldırır kum saldırır Orta Doğu’dur yüreğim kum’saldır
Girmeyin dizelerime gürültülü gölgelerinizle
Kemikten zarlarla oynanan kıta kumarı
Korkusunu apacı dener kendi yüzünde
“Le emma ma yenfeun – Nase fimeksu fil arz” ise
Ben bir olabilir insanım, tiksinirim başkan ve generallerden
Burda, orda, Ur’da
Yüzünden düşen harfte gizle beni
Günler geçtikçe Taş’la Kitap arasında
Debeleniyorum, Fırat’ın kanlı sularında
Tadı derinliğimizde uğuldayan gün balı
Savaşı istiyorum aşkla; savaş barış’sa
Okyanus uzunluğunca petrolden bir tabutun örttüğü o karabatakla yan yana
Sevgilim, beni kana koşan dünyadan koru
Kurtuluş türküleri gibi insanı çarpan
Barış kavgamızdır
Barış, uzun aşk geceleri gibi yüce dinginlik
Sen bozacaksın oyununu bezirganın
Savaşı göğüsler yaşam
Apoletlerim yok. Param var. Bana da silahlar satın;
İşgal edeyim geleceğini barışın
Allah allah ateş geliyor, Allah allah barış geliyor
Silahları, silahsızlanmaları, silah satanları, can bezirganlarını anlatır bu destan
Yazık ki kudurmuş Pentagon’un bir dişi de İncirlik
Övmüyorum yiğitliğini senin
İnanmıyorum yiğitlik olduğuna insan öldürmenin
Cenge ve cengavere hayır, ölüm kusanlara, yeryüzünü karartanlara
İnsan bitince başlar kavga
Yaşamı ateşe vermeyin
İnsanlar barışa barışa…
Benim tanıdığım Savaş’la savaş körfezde rakı içer
Ben seni öptüğüm gün istemiştim hiç ölmemeyi, söylemiş miydim?
Seni savaş, ne zaman öptüler
Kaynak:http://www.kitapbiti.com/baris-icin-dizeler/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder