Aramızda
yükselerek hasreti sıralayan dağlar yol verin yâre gideyim, yârim beni bekler
ağlar…
Öyle
hasretim ki yârin gül yüzüne, sana anlatsam ey dağlar yıkılırsınız paramparça
olursunuz, viran olur cümle bağlar…
Karanlık
gece gibi üstüme çökmeyin ey yollar dağlar, mühürlenmiş kalpler gibi aramıza
girmeyin ey ayrılık, yârim'in ayrılıktan çığlık feryadı kulağımı dünyamı parçalar
yol verin gideyim ey dağlar ey yollar ey ayrılık…
Sanki
doğumum hüsran ülkesinde olmuş gibi hala hüsran içindeyim, aramıza kim koydu
bu dağları, yolları ben bilmiyorum soruyorum bilende yok! Muamma!
Bir
lokma ekmek peşinde koşarken kendimi buldum gurbette, yârim yanımda götüremedim
yolum izim yoktu önümde, hala aynı kısır döngü içindeyim, ama çok şükür bir
lokma ekmek bularak gurbette ben ve geride kalan yârim ile bölüşüyoruz hepsi bu
vuslat ne zaman nerede olur bilemiyorum…
Yaralı
geldim neşeli dönmenin peşindeyim ey dağlar ey yollar ey ayrılık, çekilin
yolumdan varayım yârime… Sakın kızmayın gücenmeyin bana dağlar ey yollar
ayrılık, bilirim sizin suçunuz yok sizinle hasbihal ederim, ama bilirim ki ve
beni diri tutanda budur biçare gelen Allah’ın izni ve yardımı ile neşeli
sevinçli döner, sabırla beklerim.
Sabır
değil mi dertleri hasreti ayrılığı eriten yok eden, uzun yolları kısaltan
yürekte yanan kor alevleri söndüren vuslat visal ile buluşturan, sende bekle
nur yüzlüm sabırla sığın Rahman’a gerisi çorap söküğü gibi çözülür biter yok
olur ayrılık, hasret, üzüntüler bir bir yüce Allah’ın izni ve yardımı ile biter…
Mehmet
Aluç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder