Karagözümüz Hacivat’ı çok sevdiğinden, Hacivat kendisine gelmeden her
zaman kendisi giderek, gönlünü halını hatırını sorarak, kendinden büyük olan Hacivat’ına
saygısın belli etmek için yine her zaman ki gibi, sabahın erken saatinde
kapısını yine alacaklı gibi hızlı hızlı çalarken, elindeki keşkülün tadına bir
an önce Hacivat’ı ile bakmak için can atmaktadır. Hanımı keşkülü yaparken.
-Karagözüm, Hacivat’ın çok sever keşkülü, al iki tabak götür önce o
yemeye başlasın sonra sen.
Dedikten sonra iki adet kâseyi kaparak, Hacivat’ının kapısına işte bu
nedenle bugün koşmuştur. Pencereye yine ürkek azda korkmuş çıkan Hacivat,
Karagözü kapının önünde görünce. Kızgın bir lisan ile.
-Karagözüm, ne alacaklı gibi çalıyorsun kapıyı? İnsan bira engin olur,
kapıyı tıklayarak çalar.
-Hacivat’ım iki gözüm, ben kapıyı tıklatsam sen duymazsın, haftalarca
kapıyı açmazsın.
-Tamam, anladım Karagözüm, yine kusurumu yüzüme vurdun, söyle ne istiyorsun,
neden geldin?
-Hacivat’ım in aşağıya, bak benim hanım Keşkül yaptı, gel aşağıya da
tadına bakalım.
-Müşkül bir halin mi var? Ondan mı kaçtın yanıma geldin?
-Yok, Hacivat’ım keşkül, diyorum!
- Kadımı meşgul? Karagözüm, sende bekleyeydin ondan sonra, müşkülünü
anlatırdın.
Hacivat Karagözün elinde ki kâselerdeki keşkülü görünce.
-Bekle Karagözüm, yardıma geliyorum.
Hacivat kapıyı açtı ama yine Karagözü az kızdırmak için, umursamaz
tavrı ile.
-Söyle Karagözüm, hangi fasikülü okudun cilt cilt, anlat ta az bilgilenelim.
-Hacivat’ım ne fasikülü ne müşkülü, bak elimde iki kâse keşkül var, gel
beraber yiyelim bir tanesini, bir tanesini de hanımınla çocuğuna al götür
diyorum, ama kime diyorum hem de çatlıyorum.
-Karagözüm ben keşküle bayılırım, ama sen niye yemeden kaçıyorum
diyorsun, yoksa sevmiyor musun? Sen bilirsin Karagözüm.
-O kadar ayağına kadar getirdim, iki kâse keşkül az teşekkür et
diyorum, Hacivat’ım, sağır duymaz uydurur gibi karşımda duran Hacivat’ım.
-Ben mi durmam yerimde, ben her gün evdeyim, gelip çağıran beni aşağıya
indiren sensin, öyle ise Alsana bir Osmanlı tokadı al sana karagözüm.
-Ah Hacivat’ım yeter vurma, gel
Keşkülünü ye artık, yoksa halim olacak gerçekten olacak müşkül… Kapattık
perdeyi eylemedik viran, Kul Mehmet’in kusuru varsa af ola, devamı derseniz
hele bir yarın ola.
Mehmet Aluç © Kul Mehmet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder