Monolog Röportaj/ım-4-
Gönlümüzü düşüncemizi farklı bir
coğrafyaya götürmeden, yerinden canlılığı sıcaklığı ile bırakarak sizleri bu
monolog röportajımla baş başa bırakıyorum. Düşünmek, düşünerek ,kokuşmuş
fikirleri alt üst eden, gönlünüzdeki hislerin, aklınızdaki düşüncelerinizin tüm
dünya üzerinde etki görmesini değiştirmesini dileyerek, sizleri kendimle
sizlerle baş başa bırakıyorum.
-Aydının işlevi ne olmalıdır?
-Karanlığa bir ışık yakması gerekir
ki gönlü ile, aydınlansın gönlü aydın olsun.
-Eleştirici tavırdaki olgu ne
olmalıdır?
-Görmenin sonucuna, gülümseten bir
pencere açıyorsa, eleştirici tavırdaki olgu bu olmalıdır. Yıkmak yerden yere
vurmak yerine, yapıcı olmalı, karşısındaki insanları kendi penceresinde hayatı
seyretmesini sağlamadan, insanların kendi gönül penceresinde penceresini açarak
seyretmesini sağlamalıdır.
-Uzlaşmış bir toplum nasıl
olmalıdır?
-Her türlü sorunları için
meydanlara çıkan bunu kavga dövüş ile değil, karşılıklı konuşarak karşımızdaki insanın
düşüncesine saygı göstererek, bu dünya sahnesinin yalnız kendine ait olmadığı
savını bıraktığımız anda, uzlaşmış bir toplum olabiliriz. Bunu bir savaştır
tezini bırakarak bunu gözü peklik saymayarak, alkış toplamayı bıraktığımız anın
ertesinde bu dediğiniz olur.
-Düşünmek mi acaba kafa yormak mı
sorunlara çaredir?
-Köklü fakat saplantı haline
gelmeyen, aydınlık bir ışığın insanlarca kabul görmüş bir düşüncenin ekseninde
düşünmek, her zaman insanlığa fayda sağlamıştır. Kafa yormak, düşünceye nazaran
yani düşünce oturarak yapılan bir eylemse, kafa yormak o düşünen düşünürken
yorulan akla, kafa yormak jimnastiktir diyelim.
-İnsanın kendini bambaşka seçkin
bir insan gibi görmesi sizce kışkırtıcı değil mi?
-Güzel bir soru, dünya bizim
dünyamız hayat bizim hayatımız birlikte yaşıyoruz, birlikte sabah ve akşamı
günü yaşıyoruz isek, neden bunları göz ardı ederek, kendimizi her şeyden üstün tutarak,
diğer insanları hor görerek, sonu olmaya bir kargaşanın kavganın içine giriyoruz.
Bizler kavga etmek için değil, yaşamak için geldik bu dünyaya öyle değil mi? Bu
çirkin gönlü hoşlandıracak bir düşünce değil hatta coşturacak bir kavramda değil,
çirkin bir adım ve yabancılaşmaya götüren, gönüldeki insana olan sevgiyi özlemi
yok eden bir savdır, çirkinliktir diyebiliriz.
Mehmet Aluç /Kul Mehmet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder