Birbirimizi anlama
konusunda, tahammül etme sınırını aşmak için neden beklediğimizi bir türlü
anlamak mümkün değil. Bu sınırı aşarak, anlayışlı herkesin düşüncesini özgürce
ifade etmek için adım atmasına karar vermesine tahammül
etmenin engin sokaklarında yürümenin gezmenin güzelliğini bilenimiz sanki
hiç yok. Sanki bu sokaklarda ihtilal yapılmış, girilmesi gezilmesi bir ömür
boyu yasak ve bizlerde, hiçbir şeye uyma konusunda bu kadar hassas olmamıza
rağmen, bu konuda o kadar hassas davranarak bu sokağa girmemek için üstün,
üstünden de de daha güçlü bir irade ile girmemeyi, bir erdem bir yaşama şekli
olarak gülümseyerek kabul ediyoruz! Bu sokağı her kim kapattı ise, şimdi evinde
otururken keyif çatarken, bizlerin ne kadar aptal olduğu konusunda, uzun uzun
kahkahalar atarak keyif çatarak oturduğundan hiç şüphem yoktur.
Birbirilerimizin açıklarını, kapatmak eksiklerini gidermek yerine,
açıklarını ortaya çıkararak hem bu sokağı kapatanların hem de şeytanın ekmeğine
tereyağı sürmeyi edepsizce sürdürüyoruz. Demokrasi denilen bu illeti anlamakta zorlanırken, ama tarif
ederken o kadar bilgili bir insan gibi davranırken, bir anlamda katılımcı
olmanın bu kadar geniş bir özgürlük alanında serbest olmasını bildiğimiz halde,
hala dar olan sınırların içinde bu
çizgiyi aşarak anlayışlı olmanın engin denizinde yüzemiyoruz ovasında
gezinemiyoruz. Ben en iyisini bilirim saçmalığı bu üstün körü anlamsızlık
duygusu bizde var olduğu sürece, bu engin
anlayış hoş görü sokağına girmekten bir ömür boyu yine mahrum kalacağız, bu
bahar havasını teneffüs etmeden, ölüp gideceğiz maalesef.
Hayatımızı zamanın geniş sahasında geniş
adımlarını takip ederek yürümüyoruz bu geniş sahalarında da, neden kısıtlı dar
alanlarda paslaşmadan, birbirimizin gözünün içine bakarak, biraz sonra gözlerimizi
oymanın hayalini? İşte bunu anlamakta hiç ama hiç mümkün değil. Aman her an
benim için her şey adaletli olsun, davranılsın duygusu hassas olsun, başkaları
için aman bu beni ilgilendirmez anlamsızlığı saçmalı ile birlikte beraberce
ayrı ayrı düşüncelerin harmanında tarlasında, ürünlerimizin hasadını toprağın
üzerinde kaldırarak, gönül ambarımıza yerleştiremiyoruz.
Baksanıza etrafımıza aynı
kışlada askerlik yaparak vatana hizmet ederken, düğünlerde kol kola halaylar
çekerken gülümserken, bir ara, cenazelerde bir birimize başsağlığı dileyerek,
ölümün hak sorgu sual vermenin çetin olduğunu o an anlarken, neden bir adım
sonra bu sınırlı sandığımız aslında sınırı olmayan, ama sınırı güzelliklerle
çevrili olarak engin hoşgörü sokağının, herkese açık olduğunu, sokak üzerinde “Herkese
kapalıdır” levhasını, her hangi şerefsiz birinin koyduğunu aklımıza getirerek,
alıp paramparça ederek bu sokaklarda özgürce gülümseyerek bir birimize
sarılmadan, hala yaşıyoruz bunu anlamak yine pek te mümkün değil! Bunu anlamak
ve bu sokaklarda birlikte beraber gezmek umudu ile haydi dar sınırları aşarak, bu
sokaklarda gülümseyerek anlayışlı güler yüzlü düşüncelerin özgürce
tartışıldığı, insanların kalbinin
kırılmadığı, bu güzel sokakta yürümek için bir adım atmaya hazır mısınız acaba?
Mehmet Aluç
Not: Şimdi bunu yazdım
ama birçok kimsenin haydi bunu az düşünelim diyeceği yok diyecek ve beni bu
anlamsız sözleri yazdığım için anlamadan yerin dibine gömecek, ama bazıları
hariç, ben onları biliyorum, onlar bu sokağa girmek için can atarken kalabalığın
toplanmasını birlikte bu güzel sokağa birlikte gülümseyerek girmeyi istediğini
biliyorum hissedebiliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder