Bunca
yıllık yalnızlıktan hasret ve hicrandan sonra, insanımız İslam ile iman ile
yeniden kendine dönüyor kendini arıyor, özünü arıyor, yabancılaşmanın ıstırabını,
anlayarak imansızlığın gönüllerde ve yaşamdan açtığı onulmaz yaraları görerek
yaşayarak, imanı görerek kalbine hayatına ruhuna kalkan yaparak bunca yıllık
yalnızlıktan hasretten hicrandan kurtuluyor kurtulup kendini, bulmaya çalışıyor
Elhamdülillah. Vefa bizim semte çoktan beri uğramadı diyenlere nur nur geliyor
imanlı gönüller, merhametleri ile umman umman merhamet ile coşmuş iman ile.
Uzun zamandır ayrılık rüzgârı esen sokaklara, şer üstümüze kar gibi yağarak
bedenlerimizi ruhumuzu tir tir titretiyor, benliklerimiz benlik kavgasında esir
düşmüş diyenlere huzur dolu bahar iklimlerinin muştusu ile geliyor, ümit var
olun. Özlemle bekleyen bir çift hüzün dolu gözlere, yüreğe ellerindeki vefa
kokan gülleri ile geliyorlar. Sevgiyi ertelemiş, pişmanlıkları öbek öbek
dizmiş, küsmenin okyanusunda boğulmuş bir adım atarak; sevgiyi hapse atmış
gönüllerin kapısını açmaya sevgileri özgür bırakmaya küsmeleri barışmanın barış
kanatları çırpan güvercinleri ile barıştırmaya, pişmanlıklar için tövbe
kapısının varlığını hissettirmeye aday imanlı gönüllerimiz geliyor. Koşarak
geliyorlar biliyorlar ki ölüm insanı ansızın çağırır gönüller geç kalmasın geç
kalarak alev alev yanmasın köz olmasın diyerekten uçarcasına geliyorlar.
Dünyanın en harika eserinin iman olduğunu göstermeye… Hep beyaz gecelerde tek
başına yapa yalnız geçirdik yanı başımızdaki mutluluğun resmini mutsuzluğun
gözyaşı ile değiştirdik utanmazcasına, soğuk kış gecelerinde esen soğuk yanına
yalnızlığın boranını da katarak kutup soğuklarından daha soğuk gecelerde soğuğa
karşı haykırdık acılarımızı çare gelir diye merhametin sıcaklığını yanı
başımızda görememenin körlüğünde... Dondurucu zemherilerde gül yetişir diye buz
tutmuş toprağa güller diktik yetişir diye hoyratça! Hasreti zindanlarda
büyüttük. Gül büyütemedik koynumuzda yalnızlığın korkunç hüzün dolu
meltemlerini zalimlik kokan, hüznünü büyüttük utanmadan edepsizce! Merhamet
sevgi dostluk bir damla olsun imanı katarak damarlarımızda bir an olsun akmadı,
akmasına izin vermedik. Tanıyamadık birbirimizi aşkı sevgiyi insanlığı, hep
dikenlere sarıldık acımasızca kanatan, gülü sevmedik gülü sevseydik diken kanatmazdı
hep dikenleri sevdik, umutlarımızda hayallerimizde geleceğimizde hep diken gibi
oldu hep battı hep kanattı!
Tutsak güvercinlerimiz gökyüzüne salmadık,
karanlık dehlizlerde kafeslerde yaşamasına izin verdik, her sözümüze
duygularımıza prangalar vurduk, bilinmezlik diyarlarına yolcu ettik yanımızda
bilinenin yolu var iken. Gözlerimizde akan yaşlar sızladı, kalplerimiz taştan
heykellerle süsledik, betondan setler çektik. Ayrılık bile bıktı kavuşmak yanı
başında beklerken, vaveyla vaveyla. Kendi söylediğini işitmeyen sağırlar gibi,
söylenenleri sunulanları duymadık kabul etmedik insafsızca!
Bu
acıları gören imanlı gençler nesiller geliyor işte çare olmak sunmak için
kapılarınızı sakın onlara kapatmayın, açmazsanız ömrünüz bu acıların içinde yok
olup gidecektir ister inanın ister inanmayın. Öyleyse, bir kez daha her şeye
olumlu olarak hataları kabul etmenin erdemine sarılarak, hayata insanlara
gönüllere bakmalı değil miyiz kendimize siz ne dersiniz? Şu andaki yaşadığımız
prangalarla mahkûm varlığımız bizi biz etmeye yetiyor mu acaba? Olduğumuzdan
fazlası olmaya niyetli değil miyiz, hak etmiyor muyuz? Yetiyor muyuz kendimizi
kendimiz mutluluğun kardeşliğin engin denizinde yüzmenin güzelliğinde yüzmeye
kucaklaşmaya?
Ayaklarımız varıyor mu fıtratımızın zirvelerine ulaşmaya
merhameti kucaklamaya dağıtmaya ne dersiniz? Kendimizden birbirimizden ayıran
kocaman bir dağın arkasına saklanmayı bırakarak küçük bir dağ olmalıyız engin
ovaların önünü kapatmayan dağ olmaya ne dersiniz.. Ferhat olup Şirin olan yanımızı
arıyoruz, oysa bu halimizle bizde Ferhat ’lığın izi yok ki şirini arayalım.
Dağın öbür tarafında bırakıyoruz kör gözümüzle aslında kör olmayan iki elimizle
kapayarak kapattığımız gözümüzle kendimizi; hep bu yamaçta kalıp kazıyoruz
kazıyoruz kendi kuyumuzu. Kim bilir, belki de kendi kendimizi kesen kör bir bıçağız,
hatta keskin bir kılıcız.
Bu nedenle gelen imanlı gönüllere kapınız her zaman
açık tutun ve korkmadan çekinmeden yaklaşın size sunduğu önce Allah'tan sonra
Kurandan ve Resulden aldığı İslam'ı ve gerçek imanı alın korkmadan yaşayın,
yaşatın zaten eksik bir şey varsa, önünüzde Kuran ve sünnet ve Âlimlerin
ışığında tahlil ederek gerçek ve doğruyu zaten göreceksiniz. Az biraz cesaret
edin haydi durmayın yarın çok geç olabilir hatta biraz sonrası bile geç olabilir.
Selam ve dua ile.
Mehmet
Aluç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder