Saracaksan yaranı
yârine sardır, başkaları sararken kanatır, hiç kimse yar gibi hafif
dokunuşlarıyla dokunamaz saramaz, incitir.
Sana içimi
açamazken, nasıl ayrılıklara yelken açmamı benden isteyebilirsin? Nasıl
ayrılığa doğru yürümemi benden bekleyebilirsin?
Gitmemi
benden isteme, ben daha sana gelmenin tadına varamadım ki, gitmenin acısı ile
bu gönlüm yakayım ıstırap içinde kalayım!
Gitmek bir
yara, kalmak cennet bahçelerinde yâri ile gezintiye çıkmak var iken ey sevgilim
gitmeleri sen ve ben unutalım…
Hayatım seninle
son durağa kadar gidecekse şunu bil ey sevgilim, hayatımızda müsait bir durak
olmayacak tek bir durak olacak bu da son durak, bunu iyi bil de beni öyle sev
sevgilim.
Küçükken
düşerdim dizlerim kanar acırdı annem öper geçerdi, şimdi aşka düştüm gönlüm
kanıyor annem öpse de geçmiyor, bu gönlüm annen değil sevdiğin gelsin öpsün
sarsın diyor.
Aşk ile
gönlünde bahar çiçeklerini açtır, sonbahar mevsimi aşka yakışmaz, aşkı soldurur
hicran kapısına götürür.
Ben yaramaz
bir çocuktum çocukluğumda, şimdi hala yaramazım ve bu yaramazlığımı çok
seviyorum, sen beni unut dedikçe ben hala yaramazlık yaparak seni unutmak
istemiyorum. Gel sende benimle yaramazlık yap, iki yaramaz çocuk gibi
birbirimize sarılalım.
Ben seninle
karanlıklarımı gündüz yaptım, şimdi bana sakın ola ayrılık sözlerini söyleme
hatırlatma, ben artık karanlıklarda yaşayamam, korkarım.
29 harften
üç hece aldım gönlüne gönlüme “aşk” diye aşkı yazdım, geriye kalan 26 harfi
başımıza nöbetçi diye diktim, ayrılık hicran gözyaşı etrafını etrafımızı
sarmasın diye.
Ben saatin
yelkovanında akrebinde dolaşırken her an her saat başı seni bekledim yolunu
gözledim, dakikalar asır oldu, sen hala bir saniye olarak yanıma gelmedin…
Mehmet
Aluç-Kul Mehmet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder