Bugün yine sensizliğin
hıçkırık günüydü, gerçi her gün sensiz hıçkırıkla geçirdiğim, sensizliğin
hasret yüklü kahır dolu gününü yaşıyorum, seni kendi ellerimle toprağa verdiğim
o günden beri, yaşadığım hıçkırıklarla geçmeyen, yüreğime bir hançer gibi saplanan günlerden hiç farkı yok... Gökyüzünün rengi, hayatın tadı, nefes aldığım
havanın kokusu gidişinle değişti gitti, her şeyin kapkaranlık bir gölgeden
farkı kalmadı... Yüreğimin derinliklerinde gülümsemen de olmazsa ben nasıl yaşarım,
nasıl senin yanına beni götürecek olan son yolcuyu Azrail beklerim bilemiyorum...
İyi ki benim yerimde değilsin, böylesine hasreti yaşamanı hiç istemezdim, gül
yüzlüm...
Sahilde el ele gezerken
bizimle olan martılar şimdi mezarının üstünde geziniyorlar,ben geldiğimde mezarının
başına omzuma konarak uykuda olan seni uyandırma mı istiyorlar,yine gülümseyerek
yan yana yürüyerek onlara el sallayarak gülümsememizi istiyorlar sanki nur
tanem...Bekle beni bende yakında yanına geleceğim,sımsıcak yüreğimde sen
soğumadan geleceğim,yine el ele,omuz omuza sonsuz yarınlara yürüyeceğiz gül
kokulum...
Mehmet Aluç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder