İslam dini ile felsefeyi ele alırsak tabi önce İslami
düşünce önemlidir, felsefi düşünce arkasında gelendir. İslam dini var ise
felsefeye gerek yoktur çünkü İslam dini düşünce olarak felsefeden daha kuvvetli
ve Vahiy Makamıdır. Allah c.c. gelen, insan düşüncesi üstün olamaz olması da
mümkün değildir. Ben genel anlamda yani düşünce anlamında dini araya
katmayanlar için söylüyorum. Gerçek bir felsefeden bütün bir dünya görünür
derlerse çok zordur hatta mümkün değildir. İslam ile bütün olmayan Dünyayı
göstermeyen felsefe, felsefe değildir.
İnsanoğlu, yaşadığı dünya âleminde düşüncelerini görüşlerini
dinden almaz ise, normal felsefe yolu ile elde ederler. Kimileri buna renkli bir
kılıf uydurarak felsefi dünya görüşü olan bu görüşle adımlarını atan bir insan
kendi aklına mantığına çok fazla güvenme cesaretini göstermektedir diyerek
insanları kendi değişken durağan olmayan fikri ile yanlış yola saptırmaktadır.
Şüpheci olmadan, araştırmadan bilginin kaynağı var mı yok mu bilgisine ulaşılmadan,
kişi kendi fikri düşüncesini veya felsefi düşünceleri temel alırsa yanılır,
yolda kalır, ama yanına İslam'ı alır onunla tahlil ederse hiç yanılmaz ve yolda
kalmazsın.
Bu konuda alıntı yapacağım bu sözler ile bana hak
vereceksiniz:
(1)Felsefe, görülenden yola çıkarak, varlığın,
yaşamın, yaşam içinde insanın yerinin ve davranış kökeninin tespit edilebilmesi
çalışmalarını yapar. Bilgiye, görgüye, kültüre, ilme dayanır yani zahirde
mevcut beş duyuyla algılanan verilere dayanır. Din ile felsefe arasındaki
en önemli fark şudur:
Felsefe, görülenden yola çıkarak, varlığın,
yaşamın, yaşam içinde insanın yerinin ve davranış kökeninin tespit edilebilmesi
çalışmalarını yapar. Bilgiye, görgüye, kültüre, ilme dayanır yani zahirde
mevcut beş duyuyla algılanan verilere dayanır.
Din ise görülmeyenden yola çıkarak,
görülmeyenin verilerine dayanarak görülenlerin deşifre edilmesi sistemine
dayanır. Zira dini vahiy esasına dayanarak bildiren Resulullah’tır!
Allah Resulü normal göz ile beş duyu ile algılanamayan bir
biçimde algıladıklarını esas alarak, onlara dayalı bir biçimde görülenleri
deşifre edip değerlendirme sistemini getirmiştir. Bu ikisi arasında uçurum
vardır; çünkü gördüklerin, göremediklerin yanında nedir?
Bir hiç! Sonsuzda bir hiç!
Bu yüzdendir ki felsefe her halükârda yanılmaya
mahkûmdur.
Gördüğüne göre bir sonuç çıkaracak; ama göremediği bir başka
esasın yanında o sonuç değerini yitirecek hiç olacak.
Buna karşılık din görülmeyen gerçekleri de esas
alan bir biçimde varlığı değerlendirme yoluna gidecek; bunun neticesinde gerçek
değerler idrak edilebilecektir. Onun içindir ki felsefe eldeki mevcut
bilgilere dayalı bir sistemdir; değerleri de ele geçenlere GÖRE dir; yani izafidir!
Din (sistem) ise başlangıçta kolaylıkla kavranamayacağı
için, imana dayalı bir sistemdir... Ama yanlış anlamayalım, din imana dayalı
bir sistemdir derken, burada imanla iş biter anlamında kilitlenmeyelim!
İmandan gaye ameldir!
Bir şeyler yapmaktır! Bir şeyler yapmak için de önce onun
yapılmasına iman etmek lâzımdır.
İman etmek görülmeyene olur; görülen şeye iman olmaz!
Gördüğün bir şey için, iman ediyor musun, denmez. Zaten onu
görüyorsun, bu yüzden burada iman söz konusu olamaz.
İman görülmeyene olur. Görülmeyene iman etmek
suretiyle, o görülmeyenin yapısal özelliklerine, yapısına, tarzına, sistemine,
şekline göre gerektiği gibi fiiller ortaya konulur. Yani, görülemeyen
gerçeklere dayalı bir şekilde çalışmalar yaparak, varlığın sırrına, aslına,
orijinine ermektir din.
Felsefe ise eldeki mevcut verileri değerlendirmek
suretiyle varlığın yapısını ve sistemini çözmeye çalışmayı ve bunların içinde
insanın yerini tespit etmeyi hedef almıştır.
Felsefe ile din arasındaki farkın muazzamlığı
apaçık ortada değil mi?
Beş milyon veya beş milyar ile sonsuz arasındaki fark ne
ise; felsefe ile din arasındaki farkta budur işte!
Felsefede çeşitli bilgileri alıp değerlendirmek suretiyle
belli bir dünya görüşüne sahip olabilir; bununla beraber dilediğin gibi
yaşayabilirsin...
Buna karşılık dinde ise, bir takım çalışmalar
yapma zorunluluğu söz konusudur; bu zorunluluğu ise idrakin veya imanın oluşturur.
Çünkü Din sana diyor ki...
Gelecekte senin için şöyle şöyle bir yaşam söz konusu...
Bu yaşamın üzüntü ve sıkıntılarından kurtulmak; güzelliklerini
yaşamak istiyorsan, bunun için şu tarz çalışmalar ve davranışlar ortaya koymak
zorundasın! Aksi takdirde o hedefe ulaşabilmen mümkün değildir!
Evet, Din bunu söylüyor!
Öyle ise dinde esas mesele, "iman" edilen
konularda yapılması gereken çalışmalardır... Yani, imandan öte, esas olay, inancın
sonucu olan ameldir, yani fiillerdir...
Zira sadece "iman ettim" demek yeterli
olmayıp; önemli olan, o imana dayalı hususlarda belli fiilleri ortaya
koymaktır!(1).
Devam edecektir.
Mehmet Aluç
Kaynak:
1- http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/D/dinilefelsefearasindaki.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder