Her şeye inat hiç
susmayız… Bilsek te bilmesek te konuşur karşımızdakinin konuşmasını hiç
dinlemeyiz…
Gürültü… Kirliğine bayılıyoruz!
Sözlerimize edebi giydirmeden, çırılçıplak bir halde
bırakarak konuşuyoruz…
Zamanı gelmeyen sözleri, zamanı gelmeden neden
kullanıyoruz? Muamma!
Sözlerimiz delicesine gönülleri yıkmak için soluksuz
koşuyor…
Bahar çiçekleri gibi açan, sözleri neden hiç kullanmayız?
Bilmece çöz çöze bilirsen!
Tebessüm ile gülümseyen sözler karşımızda bekliyor, o
gülümseyen sözleri hiç kullanmayız!
Yemin edilmiş gibi, lanetli feryatlar ile
gönlümüzü yıkan sözlerin peşinde koşar, hep onları telaffuz ederiz! Kaos!
Hasret ile gönlümüz yanıyor, gönül kapılarımız birbirimize
kapalı! Neden gönül kapılarımızın kapısını hiç açmayız? Hezeyan!
Başucumuzda yalnızlık, yokluk ile yatarız, bize gülümseyen
sözleri elimizin tersi ile tokatlarız! Yazık!
Vuslatı kör karanlık hücrelerde yatırırız! Ayrılığın
peşinde deliler gibi koşarız! Vefasızlık!
Ah ne söylersem söyleyeyim tüm sözler yüreğimi yaralıyor,
yazarken ellerim titriyor…Selam ve dua ile..
Mehmet Aluç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder